Tahir konaktan ayrılır, soluğu camide alır. Abdestini alıp tövbe namazına durur. O yapacağı felaketin affını dilerken osman hocanın da orada olduğunu fark etmez. Allahın affına sığınarak bitirir namazını.
Gitmek isterken osman hoca seslenir.
"Eh Oğul, yok mu bir selam?"
"Ooh Osman hocam, sen buradamıydın? Selamın Aleyküm"
"Aleyküm Selam. Allah kabul etsin. Gel hele bir böyle"
Karşı çıkmadan gider oturur karşısına.
"Buyur hocam"
"Söyle, nedir canını sıkan"
"Yok birşey hocam, çok şükür çözülmicek birşey değil"
"Hmm" osman hoca anlamışcasına sallar başını. Sonra bakışlarını kaldırır ve içinde korku okunuyordur.
"Nefes kızım ne yapıyor? Oğluna kavuşdumu?"
"Sen nerden duydun hocam?"
"Asiyem aradı"
"Anladım"
"Söylemedin ama. Nefes nerede Tahir?"
"Vedat yiğitle nefesi aldı, istanbula gitti hocam"
"Dema.." ama osman hoca da bir haller vardır. Şaşırmaz, neyin döndüğünden haberdardır sanki.
"Eh sen ne yapacasun?"
".. ne sen sor, ne de ben söylim"
Osman hocanın omzuna dokunur ve kalkmak için izin ister. Ama osman hoca bacağına yerleştirir elini ve oturmasını söyler.
"Aklından geçenleri az çok tahmin edebiliyrım evlat. Ama bil ki yanlış yoldasın"
"Yanlışı doğru yolla çözemiyorum ki osman hocam. Vedatı öldürmezsem o kız hiç kurtulamicak"
"Nerden biliyorsun?"
Tahir cevab veremez, başını eğer.
"Allahın yarattığı bir insanın canını alacaksın, nefes kızım da huzur mu bulacak? Farz edelim ki vedat imtihanı bitti, ozaman vicdanı ile imtihan vermez mi o kızcağız? Sen vermez misin Tahir?"
"Hocam öyle de.."
"Öyle de böylede yok Tahir. Senin yolun yol değil. İmtihan dediğin ne sanıyorsun. Bir iki zorlanırsın, ağlarsın sonra geçer. Öyle mi? Değil evlat. İmtihanı yaşarsın. En dibe vurana kadar. İsyan etmeden, sabırsızlığa kapılmadan"
Ayağa kalkar duvardan destek alarak. Tahir de ayaklanır ve kapıdan dışarıya çıkan osman hocanın peşinden gider.
Caminin arkasına yürürler çimenlerin arasındaki iki sandalyeye otururlar.
"Tahir şu ağacı görüyor musun"
Karşısındaki büğük elma ağacını işaret eder.
Tahir başı ile onaylar.
"Ağaçlar yapraklarını kaybeder, üşür, eksik kalır. Neden? Yeniden yeşermek için. O ağaç sabreder, allahı zikreder ve sonunda o şiddettli fırtınaları aşar, yapraklarına kavuşur. Sonra bir bakarsın ki meyva bile vermiş. İnsanlar da böyledir evlat. Düşerler, eksik kalır, üşürler. Sanırlar ki bir el olsa da ona tutunsam. Ama bilmezler, o uzanan el de düşen bir başka insanın eli. Seni kaldıramaz, olduğun yerde kalırsın. Ama allahı anarsan, yardımını istersen. Ona güvenip, sabredersen yeniden ayağa kalkarsın. Bir de bir bakmışsın ki yüzünde bir gülümseme. Anlarsın ki atlatmışsın. Ağacın yapraklarıyla örtündüğü gibi sende sevgi ve umut ile örtünürsün. Ağacın verdiği meyva gibi sende yeniden başlamaya gayrek gösterirsin"Tahir pür dikkat osman hocanın verdiği nasihatını dinler. Sözü bittiğinde yaşlı gözleriyle buluşur.
"Tahir nefsine yenik düşme oğul. Nefsinin adamı olma, allaha çevir yüzünü"
Tahir başını yavaşca sallar.
"İnsanın çok boş vakti olunca, nefsini yapması gerektiği şeylerle meşgul etmezse, nefsi onu yanlış yollarla, haram ile meşgul eder. Vedatın boş zamanı çok, zalimin boş zamanı çok. Ama sen nefsine o boş zamanı doldurmasına, seni oyalamasına izin verme. Sen nefsini doğru yola sürükle, sen nefsini meşgul et. Kötülüğe fırsat verme"
"Hocam.. söylediklerinde yerden göğe kadar haklısın.. ama dediğini yapmak okadar zor ki.."
"Zor olacak elbette Evlat. Zor olamasaydı, imtihan olur muydu?"
Yüzünde bir tebessüm ile tahirin başını okşar.
"Sabır oğlum, sabır. Sen ne yapacağını bilirsin. Nefes kızıma da söyle, sabretsin. Sabrın sonu selamet"Tahir yaşlı adamın sözlerini aklına yazar ve ellerinden öperek izin ister.
Kalkıp konağa döndüğünde abisini ve kardeşlerini bir araya toplar."Osman hocayla görüştüm. Haklı, öyle silahımızı belimize takıp da önümüze çıkan herkesi indiremeyiz. Buna kurtuluş değil, korkaklık, zalimlik denir. Ben ne yapacağımı biliyrım"
"Eh abi iyi hoş diysın da ne yapacasun şimdi? Bir pilan var mı?"
"Yok yangazum. Hiç bir pilan yok. İstanbula gidicem. Ne olacak, onları nasıl bir halde bulucam bilmiyrım ama oraya gidicem. Nefesimi ve yiğidimi alıcam"
"Bu bildğin intihar olur abi"
"Belkide. Ama ne biliyorsun, belki hiç ummadığımız birşey olur"
Hepsi umutsuzca eğer başını ama tahir son derece ciddi ve emin tavrını korur.
"Bugün hemen yola çıkıyorum. Anama durumu izah edersiniz"
"Hellalıkda mı almayacaksın?"
"Gitmeden görürsem göndermez abi, biliysın anamı"
Buna da bir cevab vermezler.
"Korkmayın. Ben korkmayrum"
Kardeşlerine teker teker sarılır.
"Görüşücez"
"İnshallah.."
"İnshallah yangazım, inshallah"Ve arabaya attığı bir sırt çantası ile koyulur yola.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFIL
FanficRüyasında gördüğü o yaralı kadını, izdivaç edeceği evde bulur ve zor şartlardan kurtarıp memleketine getirir. Musallat olan Vedata karşı savaş açar. Savaş değişmez ama savaş alanı..