İyi okumalar sadık ve kaçık okuyucularım!
Birlikte ormanın içine doğru ilerlerken ikisi de sessizdi. Ilgaz Bora'dan bir açıklama beklemesine rağmen Bora sessizliğini koruyordu. O da çekindi üstelemeye, bu Bora için de zor olmalıydı çünkü sessizliği bozmaktan korkuyor gibiydi.
Yürümek ikisini de rahatlatıyordu, Bora'nın büyük adımları yüzünden Ilgaz gerisinde kalsa bile adımlarını hızlandırıyor ve ona yetişiyordu. Bora bunu fark edince adımlarını küçülttü ve boğazını temizledi.
"Ilgaz," dedi ve durdu. Aralarında olan boy farkı nedeniyle başını biraz eğiyordu ona bakmak için.
"Az sonra anlatacağım şeylere muhtemelen inanmayacaksın. Hatta sonunu bile dinlemeden gideceksin belki.. Ama lütfen sonuna kadar dinle, inanıp inanmamak sana kalmış. Ama lütfen dinle olur mu?"
Ilgaz yavaşça yutkundu, dinleyeceği şeyler görevli kadın hakkında değildi, kendisi ile ilgiliydi. Anlamıştı bunu.
Bora'yı onaylamak için salladığı kafası allak bullak olmuştu iki dakikada. Üstüne çullanan düşünceleri uzaklaştırmak istiyordu çünkü bu kafa daha fazla kaldırmazdı.
"Ilgaz, anlatacağım şeyler oldukça kafanı karıştırabilir, psikolojik olarak çıkmaza bile girebilirsin ama öğrenmeye hakkın var. Eğer durmamı istiyorsan istediğin zaman söyle, tamam mı?"
Ilgaz başını salladıktan sonra boğazını temizledi ve konuşmaya başladı:
"Ne kadar sıradan biri olduğunu düşünsen de aslında hiç de normal biri değilsin. Vücudun sana bunların sinyallerini gönderiyor hala. Şey.. Bazı özel güçlerin var."
Ilgaz 'ay ben şok' bakışını yolladı Bora'ya. 'Ne diyor bu ayol' bakışını da ekledi.
Bora Ilgaz'ın hazmetmesi için bekledi bir süre ve sonra yine devam etti:
"En ufak sesleri duyabiliyorsun, fısıltıları, oldukça uzağında olsa bile yürüyen kişinin adımlarını, hatta kalp atışlarını, kan dolaşımını.. Koku alma yeteneğin sayesinde insanları ayırt edebiliyorsun. Karanlıkta bike görebilirsin, hem de her şeyin en ince ayrıntısına kadar. Buna algı yeteneği deniyor. Ayrıca empati yeteneğin de var. İnsanın hormonlarına bakıp anlayabilirsin ne hissettiğini, ya da fiziksel acıları da hissedebilirsin. Kısacası hep farklıydın."
Sözlerini bitirdiğinde derin bir nefes verdi Ilgaz'a doğru.
"Bu güçleri elde etmen için epilepsi hastası oldun. Krizle atabilirsin içindeki enerjiyi en fazla. Yani bir bakıma, epilepsi hastası olman senin hayatını kurtarıyor."
Ilgaz bir süre konuşamadı. Bu konuşma, şüphesiz hayatını değiştiren konuşmaydı. Aslında Azra'nın botlarını denemek için dışarıya çıkıp nasıl kaydığını anlayınca o gün garip bir şeylerin olduğunu anlamıştı ama belki de korktuğu için aklındaki soru işaretlerini bir yere saklayıp kilitlemişti. Şimdiyse Bora, o kilitleri teker teker kırıyordu.
Ilgaz, aslında bu iki özelliği sevmişti. İşine yarayacaklarına şüphesi yoktu. Ama yine de üstünden atamadığı tedirginliği yanı başında duruyordu ve Ilgaz'ı her saniye dürtüklüyordu. Ilgaz Bora'ya yaklaşarak "Peki senin de böyle güçlerin var mı?" diye sordu.
Bora başını salladı. "Evet, benim gücüm Tahmin. Senin ne söyleyeceğini bilebiliyorum.
Ilgaz gözlerini kıstı ve "Bir nevi akıl okuma sayılabilir mi?" diye sordu. Bora "Yani, tam olarak öyle denemez ama.." diye cevap verdi. Sonra devam etti:
"İkizim olduğu için Barış'ın da böyle yetenekleri var. Onun gücü ise Kamufle. İnsanların yerine geçebiliyor. Şekil bile değiştirebiliyor. Bu yüzden küçüklüğümden beri saklambaçta ona karşı hep yenilirdim."
Bunun üzerine gerçeklikten uzak bir gülüş kondurdu yüzüne.
"Eğer ben Epilepsi hastasıysam ve yeteneklerim varsa, siz de mi Epilepsi hastasısınız?"
"Doğru.. Ben, Barış ve sen. Hepimizin tek ortak yönü Epilepsi hastası olmamız."
"Biz kriz geçirdikten iki gün sonraya kadar güçlerimize kavuşamayız. İki gün içinde tıpkı diğerleri gibi oluruz. Normal bir insan olarak. Bu iki gün içinde uyuyabiliriz. Normalde uyumayız ama sen daha yeni olduğun için böylesin. Bir sonraki krizinde sen de tıpkı bizim gibi olacaksın. Her neyse, elimizden güçlerimiz alındığı için savunmasız kalırız."
"Savunmasız mı? Nasıl yani?"
"Biz, soğuğu hissetmeyiz mesela. İnsanlara acı verebilecek şeyleri hissetmeyiz. Güçlerimiz, bizim en büyük kalkanlarımızdır."
Ilgaz, şimdi her şeyi daha da iyi anlıyordu. Bu yüzden Bora ve Barış eldiven falan takmamışlardı. Montlarını da dikkat çekmemek için giyiyor olmalıydılar. Hatta, kendisi bile eldiven olmadan dışarıya çıkmıştı. Elinin donmak üzere olduğunu fark etmemişti bile. Azra söylediğinde anlamıştı elinin nasıl üşüdüğünü.
"Güçlerini istemeden de olsa kullanıyorsun şimdi. Baş ağrıların oldu değil mi?"
Ilgaz heyecanla başını salladı. Peki bu ne demekti?
"Peki, burnun kanadı mı? Beklemediğin bir anda yani?"
Ilgaz yine aynı şekilde başını salladı.
"Bu demek oluyor ki, güçlerini kontrol altına almanın zamanı geldi. Artık güçlerini kontrol edebileceksin."
Ilgaz ellerini cebine soktu ve "Peki diğer tüm Epilepsi hastalarının da güçleri var mı?" diye sordu.
"Hayır, ben de neden bizim seçildiğimizi merak ediyorum ve araştırıyorum. Yalnız, bunları sakın Azra'ya anlatma. O normal bir insan. Söylediklerin ağır gelebilir. Belli etmemeye çalışsan iyi olur."
"Azra'ya ölü kadınla ilgili bir şey söyledin mi? diye sordu Bora Ilgaz'a bakarak. Ilgaz şoku atlatmış gibi görünüyordu. Kısa sürede kabullenmmişti.
"Söylemedim, söylemedim ama ne yapmamız gerekiyor? Umarım bu işin sonu çıkmazda bitmez."
"Peki, o kadının bizimle ne işi vardı? Yemin ederim böyle giderse kafayı yiyeceğim."
Ilgaz ofladı, önündeki taşı tekmeledi, taş 4-5 metre sürüklendikten sonra ağaca çarpıp durdu.
Bu konuşma, birkaç insana kafayı yedirtecek kadar tehlikeliydi ama Ilgaz bunları düşünürken gülümsemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EPİLEPSİ
FantasyEpilepsi hastası olduğu için defalarca kendini öldürmek istemişti. Artık krizin belirtileri olan gül kokusunu, gözünün önünden geçen renkleri, şiddetli sarsıntıları istemiyordu. Evrenin en önemli kadınıydı, Gece'ydi. Ve onu tamamlayan bir Gölge ve g...