Veda ve 22

2.3K 113 33
                                    

Selamlar! Yeni düşman katılıyor aramıza, diğer bölümde daha ayrıntılı olarak göreceğiz. İyi okımalaaaar!

Aynaya baktığında göremediği yansımasından bir an korktu, kim olmayan yansımadan korkardı ki?

Günler sonra, ellerindeki kanı yıkamaya başladı, parmakları suyla buluşunca suyla birleşen kan lavaboya akıyor, daha sonra kayboluyordu. Elleri eski renge dönerken dudaklarında bir şarkı hayat buluyordu:

"Yüzün geçmişten kalan, aşka tarif yazdıran.."

Parmaklarındaki kanı iyice ovalıyordu çıkması için

"Bir alaturka hüzün, yüzün kıyıma vuran.."

Parmaklarını saran kan çıkmasına rağmen, hala ovalamaya devam etti.

"Anne karnı huzur, çocukluğumın sesi.."

Kirpiklerinin ıslandığını hissetti.

"Senden bana şimdi zamanı sızdıran.."

Parmaklarının boğumlarını acıtıncaya devam etti, boğazındaki yumruyu böyle geçirmeyi arzu ediyordu. Göz yaşları yanaklarından şeritler halinde inip kalbine akıyordu.

Titreyen sesiyle mırıldanmaya devam etti:

"Şımartılmamış aşkın, sessizliğe yakın.."

Lavaboya hafifçe eğildiği için saçları yüzünün bir kısmını kapatıyordu.

"Kim bilir kaç yüzyıldır sarılmamış kolların.."

Son zamanlarda aklından hiç çıkarmadığı Burak'ın yüzü doldurdu zihninin duvarlarını.

"Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu.."

Onun yüzü, denize açılan bir sokak gibiydi.

"Yorulmuşsun, hakkını almış yılların.."

Artık omzunda evreni taşımaktan çok, çiçekleri seven bir çocuğun cesedini taşıyordu. O dövme, Burak'ın mezar taşıydı artık.

"Elfida, bir belalı başımsın.."

Parmakları acıdan sızlamaya başlamıştı.

"Elfida, beni fark etme sakın.."

Burak Ilgaz'ın kendisini fark etmesinden korktuğu için ona ancak çiçekler yoluyla ulaşabilmişti.

"Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın.."

Ilgaz'ın omzu, bir çocuğun atmayan kalbini taşıyordu artık.

"Elfida, hep aklımda kalacaksın.."

Ağlayarak söylediği şarkısını bıraktı ve ovalamaktan neredeyse morarmaya yüz tutmuş parmaklarına baktı.

Titreyen ellerini lavobada sabitledi ve soluklarının düzene girmesini bekledi.

Mart ayının sonlarına yaklaşmışlardı, olayın üzerinden neredeyse iki yedice (hafta) geçmişti. Ilgaz'ın kalbinde hissettiği baskı ilk günkü gibi orada, pusudaydı.

Epilepsi hastaları ardlarında herhangi bir mezar bırakmazlardı, bedenlerinin içindeki enerji toz bulutu halinde toprağa karışır, böylece ölü vücut toprağa karışmış olurdu. Bu yüzden Ilgaz'ın gidebileceği herhangi bir mezar yoktu, eğer olsaydı orayı çiçek bahçesine çevirirdi.

Tüm tehlikeleri göze alıp ailesinin yanına gitmişti, Derin'i hala sadece Derin olarak görüyordu ama aile olduklarını biliyordu. En çok böyle anlarda da Zeynep Hanım'ı özlüyordu. Onu bir daha hiç görmemişti, nerede olduğunu bilmiyordu.

EPİLEPSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin