•KARDEŞ•

12K 1.2K 774
                                    


"Abor Kralı'nı severim çok içten bir adamdır, onu dost olarak görebilirsin.
Elysion Kralı'ndan hiç haz etmem; çok boş boğaz birisidir, senin kusurlarını yüzüne vurur hatta olmayan kusurlarını da yüzüne vurur. O yüzden onunla münakaşaya girmemelisin minik Prensesim."

Koluna dokunan elle birlikte irkildi Damaster. Omzunun üzerinden arkaya baktığında gelenin Rea olduğunu gördü. Kendini öyle kaptırmıştı ki ayak seslerini duymamıştı bile.

"Ah hayatım, o senin anlattıklarını kavrayabilecek kadar büyümedi," dedi Kraliçe kocasının ruhunu okşayan yumuşacık ses tonuyla. Kral, Rea'yı duymazdan gelerek tekrar küçük Hebe'ye çevirdi gözlerini ve karısına nispet yapar gibi konuşmaya devam etti.

"Riik Kraliçesi annenle çok samimidir Prensesim ama bana kalırsa fazlasıyla tehlikeli bir kadın, kocasını genç yaşta toprağa gönderdi. Onunla zıt düşmemelisin ama çok samimi de olmamalısın."

Rea, Damaster'a kaşlarını çattı. Günlerini hep bu şekilde geçiriyordu Kral. Erkenden kalkıyor, işlerini hallediyor, geri kalan zamanında da Hebe'nin karşısına oturup boş şeylerden bahsediyordu. Yaptığı bu şeyin gereksiz olduğunu kocasına birçok kez söylemişti ama dinletememişti Kraliçe.

Bebek doğalı neredeyse bir yıl oluyordu. Babası ona güzelliği ve gençliği temsil eden Hebe ismini koymuştu. Okuduğu kitaplardan birisinde geçiyordu bu isim.

"Minik prensesimize ne kadar da yakıştı değil mi Rea?" diye sormuştu ismi koyarken. Kraliçe ise soğuk gözleriyle süzmüştü kocasını. Zümrüt yeşili gözlerine donuk bir ifade oturmuştu o günlerde. Bir süre kabul edememişti küçük Hebe'yi. Hatta Damaster'ın ilgilenmesine bile katlanamamıştı ama şuanda durum değişmişti. Artık o da Damaster gibi çok seviyordu Prensesini.

Eline tutuşturulan Kral tacını inceleyen ve garip sesler çıkaran Hebe'ye bakıp gülümsedi Rea. Yatağın boşta kalan kısmına oturup başını kocasının omzuna yasladı.

"Onun için endişeleniyorum," dedi elindeki altın halkayı dişlemeye çalışan miniği süzerek.

"Endişelenme Rea, benim yanımda olduğu sürece onun üzülmesine izin vermem," derken yanağını omzundaki ipeksi saçlara dayadı Damaster. Bu sözler üzerine Hebe elindeki tacı incelemeyi bırakıp babasına dikti gözünü ve ona teşekkürlerini sunuyormuşçasına kafasını yana eğimlendirip adamı izledi. Bu durum karşısında annesi şaşkın bir kahkaha attı.

"Şuna bak hayatım, sana nasıl baktığını gördün mü?"

Kral, başıyla onayladı eşini. İşte bu yüzden saatlerce sohbet ediyordu Hebe'yle. Onun daha çok küçük olmasına rağmen kendisini anladığını biliyordu. Küçük bir tebessüm gönderdi minik prensesine ve onun tekrar elindeki taca dönüşünü seyretti. Sonra da karısının saçlarına ufak bir öpücük kondurdu.

"Biz çok güzel bir aile olduk Rea," diye mırıldandı neşeyle.

***

Günler, aylar hatta yıllar atlarının sırtına atlayıp dört nala geçip gidivermişti Pays Krallığı'nın bahçesinden. Doğan büyümekteydi gündüz vakti, ölen ise çürümekteydi toprak örtüsünün altında.

Hebe, altı yaşına basmıştı birkaç gün önce. Artık saraya sığamaz olmuştu cıvıltısı. Günün büyük bir kısmını Tedra amcasıyla bahçede oyun oynayarak, geri kalanını ise Teny'le kılıç ve ok eğitiminde geçiriyordu.

Sarayda birçok yaşıtı vardı ama onlarla oynadığında diğer çocukların sol gözüne çok dikkatli baktıklarını, bazen de güldüklerini öne sürüp oynamayı reddediyordu.

KÖR KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin