Pays'ın gün ışığına alışkın sıcak toprağı, üzerine çöken beyaz örtüyü özümseyememiş gibiydi. Tıpkı halkın, yağan karın şaşkınlığını atlatamadığı gibi.
Uzun yıllardır gökyüzü, beyaz kristallerini düşürmemişti bu krallığa. Hep sıcak günler görmüştü Payslılar ve buna alışmışlardı. Soğuklar, gelse bile uzun süre durmamıştı buralarda. Geldikleri gibi gitmişlerdi hep. Halkı şaşkınlığa düşüren de buydu işte; yıllar sonra ilk kez kar yağıyordu ve vaktinden çok önce gelmişti bu kar.
Çalışma odasındaki koltuğuna kurulmuş dışarıyı izleyen Kraliçe de halkıyla aynı şaşkınlığı paylaşıyordu. Beyazın yansımasıyla parlayan göz bebeği, hayret barındırdığı kadar sevinç de taşıyordu kahverengi çukurunda.
Kış, Pays'a yüzünü çok nadir gösterse de, genç kadın bu mevsimi severdi. Soğuk, ona her zaman sıcaktan daha asil ve imrenilesi gelmişti. Bu yüzden ruhunu da, kış ayazı gibi soğutmaya çalışmıştı hep.
Muhafaza etmek istercesine doğayı sarmalamış olan beyaz örtüyü seyrederken hırsızla yaşadığı anlar yoklayıverdi düşüncelerini. Gerçi hiç çıkmamıştı aklından, sabaha kadar dürtükleyip durmuşlardı beyninin kıvrımlarını. Adamın kendisini öptüğü anı defalarca kez yaşamış, elinin ayağının titrediğini hissetmişti ve böyle bir şeye nasıl izin verdiğini düşünmüştü. Sonra da onunla karşılaşmamak için her zamanki yaptığı şeyi yapıp erkenden çalışma odasına inmişti.
Alışıyor muydu hırsıza? Yoksa ona güvenmeye mi başlamıştı? Bu sorumsuz davranışı, bir türlü mantıklı bir nedene bağlayamıyordu. Neyse ki eğlence için toplanan kalabalıkta kar yağışından dolayı kargaşa çıkmıştı da daha fazla ileri gitmemişlerdi.
Kapının çalınmasıyla birlikte silkelenip kendine geldi ve duruşunu bozmadan gelen kişiye girmesini emretti. Odanın içinde tok izler bırakarak yanına yaklaşan ayak sesleri yanı başında durduğunda "Sorun nedir Amanda?" diye sordu.
Gelen kişinin yardımcısı olduğunu anlaması için arkasını dönmesine gerek yoktu ve tabi ki onun gergin olup olmadığını anlaması için de. Attığı adımlardan, hangi ruh halinde olduğunu çözecek kadar yakından tanıyordu Amanda'yı.
"Sorun," diye geveledi genç kız ağzının içinde.
"Buraya getirtmemi emrettiğiniz şu bahçıvanın kardeşi, Bayan Rona kayıp efendim."
"Ne demek bu?"
"Muhafızların onu yerleştirdiği kulübeden bir anda kaybolmuş. Adamlar, sabahleyin hiç ses soluk çıkmayınca içeri girmişler ve kulübenin her yerini aramışlar ama kimseyi bulamamışlar. Bahçede herhangi bir ayak izi de yokmuş, sanırım kadın kar yağmadan evvel kaybolmuş ve beyaz örtü onun ayak izlerini saklamış. Hiç var olmamış gibi hiçliğe karışmış anlayacağınız. İsterseniz Elysion'daki evini kontrol etmek için birilerini yollayabilirim."
"Gerek yok Amanda," deyip kafasını salladı Kraliçe.
"Oraya gideceğini zannetmiyorum. Çıkabilirsin."
Yardımcısının uzaklaşan ayak sesleri ve kapının kapanış sesinden sonra derin bir nefes aldı Kraliçe. Furina'nın sırlarını barındıran koca bir yumak vardı önünde ve ne tarafından tutup çekse sırlar çözüleceğine daha karman çorman bir hal alıyordu.
Bu konuyla daha sonra ilgilenmeye karar verip koltuktan kalktı ve masasının başına geçti. Şuan ne Nell'i düşünmeye vakti vardı ne de Furina'yı. Kendisini bekleyen evrakları birer birer inceleyip halkının meseleleriyle ilgilenmesi gerekiyordu.
***
Bir süre çalıştıktan sonra odasından çıktı genç kadın ve en alt kattaki mutfağın yolunu tuttu. İncelediği evraklarda mutfak için ayrılan bütçenin çok çok üzerine çıkıldığını fark etmişti. Bu yüzden gidip hem mutfak görevlisinden bu muazzam sıçramanın nedenini öğrenecek hem de işleyişi kendi gözleriyle kontrol edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖR KRALİÇE
Historical FictionTarihi Kurgu#1 Her kötü, çirkin ve gudubet değildir. Her iyi de, masallarda anlatıldığı gibi gökten düşmüş bir peri kızı kadar güzel ve eşsiz olmaz. Bazen iyiliği kör bir kadının avuçlarında bulursun. Kimi zaman düzenbaz bir hırsız, asil bir soylu...