"Hadi Hebe, saçlarını toplamama izin ver."Prenses, bir süredir başında dikilen Sira'yı görmezden gelmeye çalışıyordu ama kız kardeşi de en az kendisi kadar inatçıydı. Büyük olasılıkla bu inadın kaynağı damarlarında taşıdıkları ortak kandı. Onun pes edip kendini rahat bırakmasını dileyerek elindeki kitabın diğer sayfasını çevirdi Hebe. Üzerinde gezinen zümrüt yeşillerine aldırmamaya çalıştı ve kitabı okumaya devam etti. Görenleri kendine hayran bırakan göz bebeklerini annesinden çalmıştı Sira. Hebe ile yan yana geldiklerinde anne ve babalarının özelliklerini paylaşmış hissi veriyorlardı. Hebe bütün fiziki özelliklerini annesinden almışken göz rengini babasından almayı tercih etmişti. Gözü, Damaster'ın kahverengi gözlerinin bir kopyasıydı.
Sira'da ise durum tam tersiydi. Sarıya çalan bal rengi saçlarını, güldüğünde bir yay gibi gerilen uzun ince dudaklarını, küçük bir kemerle süslenmiş burnunu ve kepçe kulaklarını babasından almıştı. Gözleri ise Rea'nın da bir parçası olduğunu kanıtlamak istercesine yüzünün ortasına hakimiyet kurmuşlardı.
Hebe göz ucuyla onu süzdüğünde çoktan hazırlanmış olduğunu gördü. Kalın kol askıları omuzlarını açıkta bırakarak yanlara dökülmüştü. Beline kadar vücudunu sarmalayan, belden aşağısı kabarık tüllerle bileğine kadar inen koyu mavi bir elbise giymişti. Elbisenin koyuluğuna inat süt beyaz olan teni etrafa ışık saçıyordu. Saçlarını, iki yandan gevşek örgülerle arkaya toplamıştı.
Onu süzdüğünü belli etmeden kitaba geri döndü ve bir sayfa daha çevirdi. Kardeşinin yoğun bir ısrar barındıran gözlerinin öfkeden kırmızıya döndüğüne adı gibi emindi. Çünkü hep böyle olurdu; Sira gelir bir şeyler ister, Hebe kabul etmeyince bir süre sakince beklerdi. O bir sürenin sonunda ise kızarmaya başlardı. Derin derin alıp verilen nefes sesleri düzensizleşmeye başladığında bu kızarıklık halinin başlangıcı olurdu, tıpkı şuanda olduğu gibi.
Uzandığı koltukta biraz toparlandı Hebe ve gözünü kitaptan ayırmadan gülümsedi."Bütün Pays'ı kendine düşman edeceksin Sir. Güzelliğin karşısında peri kızları utanıp kaçacak delik arayacaklar ve büyük ihtimalle o delik çirkin kadınlarıyla nam salmış Şüre toprakları olacak. Şüre halkı peri kızlarının bereketi ile zenginlik yaşarken Pays halkı yoksulluğun içinde sana lanet okuyacaklar."
Bu iltifat karşısında Sira'nın yüzündeki kızıllık, yerini neşeli bir beyazlığa bırakıp gitti. Hebe onu nasıl yumuşatacağını çok iyi biliyordu. İçindeki zafer kahkakalarını bastırmaya çalışarak dudaklarını birbirine kenetledi ve kitabın bir ileriki sayfasını okumaya devam etti. Kardeşinin bu aniden değişiveren tepkileri ve güzel birkaç cümle duyunca eriyivermesi Prenses'i fazlasıyla eğlendiriyordu.
"Bu sefer olmaz Hebe, bu sefer beni kandırmana iznim yok."
Duyduğu itirazla birlikte gözünü kocaman açıp Sira'ya döndü. Az önceki iltifatın etkisinin bu kadar kısa sürmesi şaşırmasına neden olmuştu.
"Bana öyle bakmayı bırak, bari bugün yapma Hebe. Bugün amcamızın en mutlu günü. Onun yanında olmalıyız," diyerek sitem etti küçük prenses ve ablasının katır inadına karşın yüzünü ekşitti.
Hebe, daha fazla kaçamayacağını anlayınca bıkkınlıkla göz devirdi ve oturur bir pozisyon alarak saçlarını yapması için sırtını inatçı kız kardeşine döndü. Sira, çocuksu bir coşkuyla tarağı ablasının saçlarına daldırırken eline bir ayna tutuşturuverdi.
"İnanıyorum Hebe, bir gün gelecek ve sen benim isteklerimi hiç tekrar ettirmeden kabul edeceksin."
Genç kadın, eline tutuşturulan aynadan kendini incelerken alaylı bir kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖR KRALİÇE
Ficción históricaTarihi Kurgu#1 Her kötü, çirkin ve gudubet değildir. Her iyi de, masallarda anlatıldığı gibi gökten düşmüş bir peri kızı kadar güzel ve eşsiz olmaz. Bazen iyiliği kör bir kadının avuçlarında bulursun. Kimi zaman düzenbaz bir hırsız, asil bir soylu...