"Hatırlamazsın diye diyorum ben Jimin, kalçalarımı ve beni unutma olur mu?" Göz kırparak bana el sallamasının üzerine koşmaya başladığını görmüştüm.
Söylemesine gerek bile yoktu, bugünü istesem de unutabileceğimi sanmıyordum.
Keyifli Okumalar ♥️ Sınava girdiğiniz için bu bölümü erken yükledim, belki aklınız dağılır. Umarım iyi geçmiştir, öpücükler
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Güzel kokuyordu.
Yabancı bir erkeğin evindeydim, adımımı içeri atalı on saniye olmamıştı ve sadece güzel bir koku alıyordum.
Yumuşak ve rahatlatıcı bir koku.
"Sağdaki odaya geçebilirsin, Jimin orada. Ben üstüme bir tişört giyeyim, rahatsız olursan şortumu da çıkartabilirim. Yani şey, çıkartıp eşofman giyerim. Evet, ben en iyisi öyle yapayım."
Tae'nin hala üstsüz olduğunu bildiğim için kafamı kaldırmadan onayladım. Ne söylediğini muhtemelen kendi bile anlamamıştı ve sabahtan beri gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
Jimin'in az önce gittiği sağdaki odaya yöneldim, karşılıklı iki koltuk ve televizyondan başka hiçbir eşyanın olmamasını garipsemiştim.
Üç katlı büyük bir eve sahiptim ve odam bu evin iki katı büyüklüğündeydi. Belki de diğer insanlara göre normal bir odaydı. Gerçi az önce seks yapıldığını gördüğüm ev baya leşti. İt bağlasan durmaz lafının karşılığıydı ve Jimin orada yaşayabildiğine göre türünü merak etmeye başlamıştım.
"Burnun çok acıyor mu?"
Koltuğa oturarak, önüme gelen saç tutamını kulağımın arkasına aldım. "Acımıyor, arada sırada hapşıracak gibi oluyorum sadece."
Jimin her zamankinin aksine gülümsemiyordu. Yüzümü inceliyordu ve tek gözü kısılmış bir şekilde odaklı duruyordu. İnsanların yüzüme odaklanarak beni izlemesinden hiçbir zaman hoşlanmamıştım.
Bu yüzden kafamı aşağıya doğru eğerek halının desenlerini ezberlemeye başladım. Sağa doğru bir kıvrım ve kare çizgiler ve yuvarlaklar ve maviler ve-
"Ev biraz dağınık kusura bakmayın." Tae'nin sesini duyarak kafamı kaldırdım. Otuz yaşındaki teyzeler gibi konuşuyor olması şaşkınlık vereciydi. Ayrıca hala tam adını bilmiyordum, Taeyong olabilir miydi ki?
"Hei? Burnuna ne oldu?"
Bir dakika.
O benim adımı biliyor muydu?
Aklında tutabileceğini hiç düşünmemiştim.
Tae'den gözlerimi çekerek Jimin'e döndüm. Yolda bana Jungkook olayını söylemezsen iyi olur demişti ama olayı kapının önünde anlatmaya başlamıştı. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum.
