''İyiyim ben, Aylin.'' dedim kollarımdan destek alıp kalktım. ''Sadece başım çok ağrıyor. Bana aspirin ver.'' deyip tekrar kendimi koltuğa bıraktım ve televizyondaki kıllı mı kıllı adamın tüy dökücü spreyi tanıtımını izlemeye başladım.
''Al.'' deyip su ve aspirini uzattığında doğrulup içtim. ''Bu arada sana söylemedim ama Bartu aradı telefonun içerideyken. Ben de kızarsın diye açmadım.'' dediğinde ağzımdaki suyu zorlukla yutup yanımdaki telefonu alıp son aramalara girdim. 'Barut' ismine tıklayıp kulağıma yasladığımda tırnaklarımı avuç içlerime batırmaya başlamıştım.
''Alo? Lara.'' dediğinde sesimi çıkartmadan onu dinledim. ''İyi misin?'' dediğinde ''İyiyim.'' deyip susmacılık oyunuma devam ettim. ''Korktun mu?'' dediğinde aklıma direkt rüyamın gelmesi tuhaf hissettirmişti. ''O kötü biri Bartu. Sen öyle olmasan bile o seni de dibe batıracak kadar kötü biri.'' dediğimde cevap vermedi. ''Ve evet korktum. Hem de çok. Unutmadan, senden de hep kaçacağım. Mert'i hapishaneden çıkarıp çıkarmaman da umrumda değil. Ben çok düşündüm, suçlu biz değil sizsiniz. O anda içkili olman da umrumda değil , alkole sığınmanda. Yani kısaca.. Sen umrumda değilsin Bartu.'' deyip kapattım.
Evet fazla manıksızca ve hızlı bir şekilde konuşmuştum. Belki başka bir şey diyecekti.
Geri aradığında açıp, ''Ne var?'' dedim sertçe. ''Ben sadece.. Aslında sorularımın cevaplarını verdin ama.. Bir şeyi unuttun. Bu senle de alakalı bir şey değil. Ama alakasıda var.'' Derin bir nefes verdiğimde, ''Sana söz veriyorum.'' dedi. Ah tabi ya , söz.
''Mert'i çıkaracağım. Hem kendimi suçlamaktan bıktığım için hem de senin o gün nasıl ağladığını gördüğüm için. Babanı hatırlattı değil mi? Bugün ki olay ise..'' sözünü kestim çünkü babamla ilgili konuşması beni üzmüştü.
''Kapatıyorum.'' dedim hızla. ''Bekle, Akın'la uğraşma. O ters biri kızlara karşı üstelik. Erkekleri kardeşi olarak gördüğü için biz tehlikede değiliz. Ama aynı şey sizin için geçerli değil. O gururlu biri olduğu için kendisine laf atılmasına dayanamıyor.'' Hah, gururmuş.
''Peki ya benim gururum? Yarım saat boyunca baş aşağı sarkıtılmak nasıl bir duygu biliyor musun sen? Başın dönüyor , dünya allak bullak bir hal alıyor. Ölüyordum az kalsın. Belki abartıyorum ama benim hayatımdaki tek heyecanlı şey okula geç kalmamdı. Bu kadarı benim için fazla.'' dedim tek nefeste.
''Seni de anlıyorum. Bugün seni baş aşağı sallandırmasının sebebi seni iskeleden aşağıya fırlatamamasıydı. İçinde kalmıştı yani. Şimdiyse senle bir alıp veremediği yok.''
''Benim de ondan alıp veremediğim yok, dedim ya umursamıyorum seni de onu da.''
''İllaha barışmak için ayağına mı kapanmamız gerekecek, biz de erkeğiz bunu hayatta yapmayız.'' Rüyamdaki Bartu nerede?
''Ne bok yerseniz yiyin. Senin ve onun bulunduğu yere gelmeyeceğim nasıl olsa.'' İnatçı ve duygusal olmayı ben seçmedim ama gerçekten gelmem. Sadece pişman olmalarını bilmem yeterli. Ama erkek kafası bunu hayatta anlamaz işte.
''Ne inatsın kızım ya. Bu grup öyle ya da böyle bir araya gelecek sen olmadan önce de böyleydi. Keyfin bilir. Ayrıca, anlaşmamız var unuttun mu?'' Anlaşmayı si-
Telefonu kapatıp koltuğa fırlattım, sonra baktım koltuktan fırlayacak telefondan önce ulaşıp havada yakaladım. Alkış?
''Onu nasıl yaptın?'' diye Ezgi şaşkınlıkla sordu. Omuz silkip tekrar koltuğa yayıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİŞE ÇEVİRMECE
Teen Fiction4 kız , 4 erkek. Hepsinin ayrı sorunları var ve bir oyunla birlikte birbirlerini tanıma şansı yakalayıp farklı maceralara atılıyorlar. Bir şişe çevirmece oyunu. Maalesef bu bizim oynadığımız şişe çevirmece oyunlarına benzemiyor. Bu daha tehlikeli ve...