Arka kapı açıldığında hepimiz tıpış tıpış arabadan inmiştik, bir şey yapmadan emirlerine uymak canımı sıkıyordu. Akın belime silahı dayadığında ona döndüm, titreyerek, ''Çek o silahı.'' diye tısladım. Hem korkup hem ona kafa tutmama şaşırmış gibi dudakları kıvrıldı.
''Sende ilerle,'' diye homurdandığında kendimi öne atıp belime dayanan silahtan kurtuldum. Bazen hayatımın film olduğunu düşünmüyor değildim hatta, biri kulağıma eğilip şaka kamerasını işaret etse, kahkahalar atar sonraysa Akın'ı pataklardım. Yani kısacası hayal gücüm bile Akın'ın bu halini kabullenememişti.
Bir depoya ilerledik, gerçekten gri duvarları olan bu depoda gülünecek tek durum burasının yiyecek deposu olmasıydı, madem göz korkutmak istiyorsunuz neden çıkartmadınız ürünleri? Ahmaklar.
Ezgi'nin dedesi deponun anahtarını çevirerek açıp bizi içeriye zorla iktirdi. Ne kadar çığlık atmak istesemde kendimi tuttum, mız mız kızlar gibi görünmemeliydim. Tabii bunun için dizlerimdeki acıyı gözardı etmem gerekiyordu. Anında yere kapaklanmıştım. Aylin sürekli çığlık atıp, onlara direnmeye çalıştığı için onu çuval gibi omuzlarında taşıyorlardı. Ya ben? Bana karşı zaten kafayı yemiş moruk, ona ettiğim ağır laflardan dolayı apayrı bir nefret ediyor olmalıydı.
İğrenç kokan depoyu iyice inceledik ama bildiğin depoydu işte. İğrenç kokmasının sebebi çürümüş besinler olabilirdi.
''Sizin için zaten önceden ayarlamıştım burayı, biraz paranın değiştirmeyeceği şey yok. Biraz zor oldu ama para, fabrikayı bile ikna etti.''
O an lanet olası paranın dünyadan bir an önce yok olmasını diledim.
''İkna edemeyeceğiniz tek kişi Allah olacak zaten,'' dedi Aylin, onu yere bıraktıklarında.
''Sizide affedemeyecek tek kişi Allah olacak.'' diye cevap verdi Ezgi'nin dedesi. Kollarımı bedenime sardım, zihnim yine düşüncelere boğulmadan yapabileceğim en iyi savunma buydu. Sonraysa kalın topuklularının tok sesi ve yankısıyla uzaklaştılar.
Bense, yine yaptığımız hatayı düşündüm, ama her zamanki gibi yine error verdi. Büyük ihtimalle bilinçsizce yapılan bir şeydi, olaylar olayları getirirdi ya, öyleydi büyük ihtimalle.
Düşünmekten yorulmuştum üstün bir zekaya sahip değildim, aramızda bunu sezip anlayacak kişiler mutlaka vardı ama yaklaşımları umursamaz bir şekildeydi. Canlarının peşine düşmüşlerdi ama buradan kurtulmanın anahtarının bu olayı çözmek olduğunu da unutmuşlardı.
Kendi kendime gözlerimi devirip derin bir nefes aldım aldığım nefes dahi ciğerlerimi yakmıştı. Titrek bir şekilde aldığım nefesi soludum. Bora karşıma geçip nasıl olduğuma baktı. Nasıl olabilirim ki? Kafayı yemek üzereydim.
''Herkes canının peşine düştü ama buradan kurtulmak için, çözmemiz gereken olaya bir fikir bile üretmediler!''
''Hey! Sakin ol. Zamanımız var ve oturup konuşacağız.''
''Konuşalım o zaman. Çünkü sıkıldım anlıyor musun? Tek bir kişinin yaptığı bir hata yüzünden burada olabiliriz!''
''O kişi sen de olabilirsin, Lara. Bu insanlar senin yüzünden de burada olabilir.''
Gerçek buydu, ama ben yine bencilliğimi ve hırslı yanımı konuşturmuştum.
''Üzgünüm,'' diye mırıldandım. ''Ama ölümü kabullenmiş gibi yatıp, bu konunun hiç açılmaması sinirlerimi bozdu.''
''Tamam, sonunda konuşacağız işte. Gel buraya.'' Elimden tutup beni halka oluşturmuş grubun ucuna oturttu. Elimi gergince çekip kollarımı göğsümde bağladım.
Sessizlik devam etti ve ben daha fazla dayanamayıp herkesin dilinin ucundakini söyledim. ''Arkadaşlar..'' deyip sustum. Sesim olması gerekenden de kısıktı, kendime güven verircesine sesimin kararlı çıkmasına çalışarak dudaklarımı araladım.
''Birinin, geçmişinde yaptığı en boktan hatayla başlayabiliriz. Biri, çekinmeden ne yaptığını anlatsın ve bunları beynimize not edip o herife söyleyelim.''
''İşkence çekmek veya değer verdiklerimize zarar gelsin istemiyorsak,'' diyerek Yağmur bana destek çıktı.
''Ben şu ana kadar hiçbir şey yapmadım.'' dedi Aylin ilk konuşarak. Bu başkalarını konuşmaya iter mi yoksa aksini mi yaptırır bilmiyorum.
''Ben de,'' dedi Yağmur ve gözlerimi Bartu ve Can'ın üzerinde gezdirdim. İkiside omuz silkerek konuşmayı reddedince tepem atmıştı.
''Tek yaptığım bir erkeği pataklamaktı ki kendi aranmıştı.'' dediğimde Can kaşlarını kaldırarak güldü. ''İşte söyledim, sıra sizde.'' diyerek, Esin, Can Bartu, Bora'ya baktım.
Bora, ''Ben de ciddi bir şey yapmadım yani birkaç çocukla kavga etmiş olabilirim ama hırsızlık veya ölüm gibi ciddi şeyler olmadı.'' dedi.
Bu sefer konuşmayan ve utanarak duran Can'a baktık, gözlerini tekrar yere dikip, ''Ben son söylemek istiyorum.'' dediğinde, ''Doğum günü partisinde değiliz hediyeyi en son ben vereceğim gibi saçma triplere son vermeliyiz.'' diye atladım.
''Tamam, ben hırsızlık yaptım.'' dedi ve derin bir nefesi salıverdi. Yağmur ve Aylin ona söyletmekte kararlıydı ve anında çocuğa üşüşmüşlerdi.
''Herkes söyledi, Can. Hadi ama.''
''İyi. Kaldığım yurtta bir çocuğun ayakkabılarını ve müdürün cep telefonunu çaldım.''
Ağzım 'o' şeklini aldı ve birkaç saniye öyle kaldıktan sonra kendimi toparladım.
''Arama yapmadılar mı?'' diye sordu Aylin.
''Yaptılar, ama ulaşamayacakları bir yere koydum.''
''Hadi ya aramadıkları yer var mı onların?'' dedi Yağmur tek kaşını kaldırarak.
''Kızlar bunu size nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ve erken yaşta ölmek de istemiyorum.'' dedi Bartu ve Bora'yı gözleriyle işaret ederek. Yüzlerimizi buruşturduk.
Bartu kahkaha atmayı bırakıp anında ciddileşti. Sıra ondaydı ama konuyu dağıtmak istiyormuş gibi gözlerini kaçırarak ara sıra Esin'in kulağına bir şeyler mırıldandıyordu. Yağmur, onu gözleriyle rahatsız ederken, ''Anlat artık,'' diye mırıldandım.
''Hangi birini, güzelim?'' Gözlerini bana çevirerek tek kaşını kaldırdı. ''Kaçak telefon satmamı mı, her hafta bir grupla dövüşüp kavga etmemi mi, içkiliyken bir kıza tecavüz etmemi mi, bira çalma olayını biliyorsunuz zaten, hatta sadece o gün değil, tüm lise hayatım boyunca hırsızlık yapmamı mı?''
''Ben tecavüz konusunda kaldım, tekrar eder misin?'' dedi Yağmur kaşlarını çatıp iğrenirmişçesine bakarken. Bora sırtımı dürtükleyene kadar ona pislikmiş gibi gözlerimi kısıp yüzümü buruşturarak baktığımı fark etmemiştim bile.
''Bence burada olmamıza neden olan kişiyi bulduk.'' diye mırıldandı Bora. Gözleri dalgın bir ifadeyle Bartu'yu süzüyordu.
Ona hak verircesine başımı salladım.
''Bence de.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİŞE ÇEVİRMECE
Roman pour Adolescents4 kız , 4 erkek. Hepsinin ayrı sorunları var ve bir oyunla birlikte birbirlerini tanıma şansı yakalayıp farklı maceralara atılıyorlar. Bir şişe çevirmece oyunu. Maalesef bu bizim oynadığımız şişe çevirmece oyunlarına benzemiyor. Bu daha tehlikeli ve...