Açıkça konuşmak gerekirse, bu hikayenin kurgusu hala tam olarak oturmadı. Finale daha olmasına rağmen, aklımda finale dair en ufak bir şey yok. Bu yüzden de yazarken, yazdıklarım size saçma gelebilir. Sebebi de bu işte, şu an ne yapacağımı bilmiyorum. Neyse, okuyanlar var ve bu beni mutlu ediyor. Hikaye yakında 1000 readse ulaşacak gibi okuyan, vote verenlere çok teşekkür ederim.
Bölümü yeni okuyucum Selenaismyworld'a ithaf ediyorum. İyi okumalar. :D
Bölüm şarkısı: Ellie Goulding- Figure 8
Çantasından ağır ağır çıkardığı içi yeşilimsi sıvıyla dolu şırıngayı boynuma sapladığında acıyla inledim, arkamdan birinin bağırışlarını duyuyordum ama giderek kendimi hissedememeye başlamıştım.
**
Nerede miydim? Depoyu düşünün, ardından göründüğünden kat be kat sert yerde, yatan tükenmiş beni.
Bana ne verdiler bilmiyorum, bir ilaçtı. İlk önce tüm bedenimi uyuşturdu ardından yarım saat boyunca titredim. Hala hafif hafif sarsıldığımı hissetmiyor da ayaklarıma bakarak anlayabiliyordum. Tüm hücrelerimde hissetmiştim lanet şeyi. Bedenimin her bir köşesinde.
Bırakın konuşmak için yeterli gücü bulmayı, kolumu kıpırdatacak gücü kendimde bulamıyordum. Dilimi bile ağzımın hangi köşesinde olduğunu anlamaya çalıştığımda öğürmüştüm. Belki de dışarıdaydı.
Kusmak istiyordum ama bunu yapmam için önce yattığım yerden kalkmak istiyordum ki üzerimde hala Akın'ın oturup tüm yükünü bana verdiğini hissederken bu imkansızdı.
''Yeter artık,'' dedi çaresiz yüksek bir ses. Bora'nın mı, Can'ın mı, onu bile ayrıştırmayacak kadar doluydum.
''Ona uyuşturucu mu verdin?'' diye sordu, dibimden gelen tiksindiğim o ses. ''Hayır, bünyesinin bunu kaldıracağını hiç sanmıyorum. Sadece onu yorgun düşürüp, bayıltacak raddeye getiren bir ilaç.''
''İyi.''
Tüm çektiğimi gören ve onlardan yardım dilendiğim çok sevgili arkadaşlarım kendi aralarında konuşurken onları duyamamıştım. Sadece yakınımdaki sesleri duyabiliyordum.
''Sence baygın mı?''
''Baygın gibi, uyanık da olabilir. Bir arkadaşıma bunu yaptığımda bir yarım saat sonra kendine gelmişti. Bir saat sonra düzelir.''
''Ya ilaç onda ters tepki yaptıysa?''
Gerisini uğultulu işitmiştim. Bu yüzden tek yapabildiğim gözlerimi hafifçe aralamaktı. ''Bak, baygın değilmiş.'' Tam kulağımın dibinde konuşmuştu, iğrenç nefesini kulağıma adeta üflemişti, başımı hızla yana çevirdim.
''Bizi duyduysan ufaklık, yarım saat sonra normale döneceğini öğrenmişsindir.''
Kötü olanda bu ya. Buradan çıktığımda o lanet ilaçı her saat başı götlerinize sokacağım.
''Sen iyisin, ama delikanlı biraz kötü. Elimizdeki silaha rağmen üstümüze gelince, vuruldu.''
Ne? Bora mı? Ben neden görmemiştim? Muhtemelen o an kendimde değildim.
''Ne oldu ona? O ilaçları ve silahları götlerinize..'' Sonunda konuşabildiğimde sesim mırıltılıydı. Boğazıma acı bir tat yükseldiğinde sözlerim yarıda kesildi. Ama şaşırtıcı bir şekilde kusmadım.
''Sadece sıyırdı, biraz kan akıttı ve biz yarasını çoktan sardık.''
Rahatlamalı mıydım, peki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİŞE ÇEVİRMECE
Novela Juvenil4 kız , 4 erkek. Hepsinin ayrı sorunları var ve bir oyunla birlikte birbirlerini tanıma şansı yakalayıp farklı maceralara atılıyorlar. Bir şişe çevirmece oyunu. Maalesef bu bizim oynadığımız şişe çevirmece oyunlarına benzemiyor. Bu daha tehlikeli ve...