-30. Söz.

1.9K 113 7
                                    

Merhaba, arkadaşlar. :D Öncelikle, bu bölüm hikayenin en önemli, benim de favori bölümlerimden.  Yazarken ben bayağı üzüldüm. Siz de aynı etkiyi yaratacak mı, bilemiyorum. Yorumlarınızla da belirtebilirsiniz.

 *Lara'nın bir idolü olsa kim olurdu? (ünlülerden)

**

''Benimle geldiğin için teşekkür ederim.'' dedim parmak boğumlarını daha da sıkarken. ''Önemli değil. Ben her zaman yanında olacağım. Hadi şimdi git, babanı daha da bekletme.'' Bora'ya gülümsedikten sonra parmaklarımızı ayırıp titreyen bacaklarımla yürümeye başladım. 

Onu uzun süredir görmüyordum, çok özlemiştim. Gülümsemesini bile unutmuştum çünkü hiçbir zaman gerçek anlamda gülmüyordu. İşlenilen ve suçunun bana ait olduğu cinayetten beri hiçbir zaman içtenlikle gülümsememişti. 

Annemden bahsederken nasıl da, gülümserdi. Sanırım şimdi annem onun için hatırladıkça üzüldüğü bir insan. Sırf bu yüzden ağlamak istedim. Ben onun en değerlisiydim, her şeyiydim şimdi beni dünyaya getiren kadını bir nevi unutması, gülmemesi, suçsuz yere hapise girmesi ve vicdan azabım yüzünden ağlamak istedim. Ama onun karşısında ağlamamalıydım. O bana her şeye rağmen ayakta durmamı söylerdi. Daha önceden ayağım kesilmeyen ve benim en nefret ettiğim yerlerde olan bu yerde yine her zamanki gibi yeri izleyerek yanımdaki gardiyanlarla birlikte ilerledim. 

Kafamı arkaya çevirip Bora'ya baktım ama o yoktu. Beni bekleyeceğini söylemişti. Endişeli bir şekilde arkama döndüm. ''Bir dakika,'' dedim. ''Erkek arkadaşlıma bakmalıyım, orada olması gerekiyordu. Gitmiş olamaz.''

''Sizin zamanınız daralıyor,'' diye hatırlattığında yutkunarak önüme döndüm ve adımlarımı hızlandırarak, kontrolden geçtim. Cep telefonum, alınıp üzerim yoklanırken gıdıklanarak kıkırdadım. Adam bana kaşlarını çatarak baktığında ciddileşerek, daha fazla rezil olmamak için gardiyanların açtığı kapıdan içeriye girdim. 

Babam, oradaydı. Ellerini masanın üzerinde kenetlemişti, küçük gözleri beni görünce zoraki bir gülümsemeyle daha da küçüldü. Annem gibi siyah saçlarının arasına karışmış beyaz saçları görünce gözlerim yanmaya başladı. Onu burada yaşlanırken gördüğüm beşinci gelişim, her geldiğimde saçlarındaki aklar artıyordu. 

Gidip ona sıkıca sarıldım. Bir hıçkırık boğazımdan kaçacakken kendimi son anda sıkarak buna engel oldum. Haykırarak ağlayacağımı anladığımda ondan uzaklaştım. 

''Benim minik kızım... Seni çok özledim.'' Gözlerimi kırpıştırdım. ''Ben de, baba.'' 

''Nasılsın? Yakında okulun başlayacak. Sana sıkı çalış demeyeceğim, çünkü yapabileceğini biliyorum. Kendini üzmeyip derslerine sarılacak, çok iyi bir üniversite kazanacaksın.''

Başımı hızla salladım. ''Çok iyi bir üniversite kazanacağım, baba. Söz veriyorum. Çok çalışacağım. Zaten ben çalışmadan yapanlardanım ama işimi garantiye almalıyım.'' deyip gülümsedim. 

''Seninle gurur duyuyorum, kızım.''

Daha da gülümsedim ve dolan gözlerimi kıpıştırdım. Ağlamamayı başardığım için kendimi tebrik ettim. O su parçası orada kalmalıydı, akmamalıydı.

''Arkadaş edindin mi? Hep yalnız takılırdın.''

''Edindim,'' dedim heyecanla yerimde kıpırdanırken. ''Yedi tane hem de. Bir tanesi sevgilim.''

ŞİŞE ÇEVİRMECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin