Sargılı bacağını hareket ettirip yüzünü buruşturduğunda içim sızlamıştı. Bora yanındaki suyu onun için uzattığında başını iki yana salladı. Can, magazin programı izlerken Aylin telefonuyla uğraşıyordu. Bense Bora ile havadan sudan konuşuyordum.
''Ezgi, bugün gelecek,'' dedi Aylin sessizliği bozarak. ''Mesaj atmış, hatta yarım saat sonra burada olacağını söylüyor.''
''O adama güvenmiyorum. Bartu'yu tehdit edip kızı zorla kaçırttı, sizce Ezgi'nin onu ikna etme çabaları nasıl bir sonuç alır?'' dedi Bora. Sağolsun, bu konu hakkında düşünmeyi bırakmıştık ama yine ve yine ansızın yapılan sınav gibi çatmıştı.
''Bakın her ne kadar bu konu hakkında konuşmak istemesem de tekrar söylüyorum ki; O adamdan uzak duracağız, ayrıca tehditi ve Ezgi'nin kaçırılma olayını unutabiliriz.'' dedim, ''en azından bir süre.''
''Unutalım, evet. Hiç olmamış gibi. Bu kadar saf olmamalısın, Lara. O tehditten korkarak, arkadaşını resmen zorla adama götürdü. Gerçek bu.'' Tartışmaya gireceksek eğer her şeyimi ortaya koyup üstün çıkma potansiyeline sahiptim.
''Ben hala buradayım,'' diye mırıldandı Bartu.
''Suçu üstlenmesi, suçlu olduğunu göstermiyor, Bora. Biraları çocuğa o çaldırdı Akın! Ezgi olayıda bunun sonucunda olan bir şey. Akın bir bela, ve onun yaptıkları tıpkı bir bela zincirlemesine dönüştü.'' dedim hızla soluyarak. Bu kadar dibimdeyken de rahat rahat nefes alamıyordum bile.
''Onu savunmayı bırak, artık Lara. Gerçekleri gör, o adama-''
''Dedesinin ona zarar vereceğini düşünmemiştir, gerçekleri iyi görüyorum Bora bu konuda ne kadar anlayışsız davrandığın gerçeğini de görüyorum. Akın senin askerlik arkadaşın değil.'' Giderek saçmaladığımı düşündüğümde sustum.
''Saf olma, Lara. Dedesi olduğu ona zarar vermeyeceği anlamına da gelmiyor. Tıpkı..'' deyip sustuğunda tek kaşımı kaldırdım. ''tıpkı seninde amcanın babanı öldürmeye çalışması gibi.''
''Herkes aynı değil Bora,'' dediğimde kalbim acıyordu. Tek savunmamda buydu, genellemeye girişmiştim. Cidden susmalıydım, saçmalamadan.
Kollarımı göğsümde birleştirdim ve gözlerimi bir noktaya dikerek sakinleşmeye çalıştım. Babam amcam olayını gün yüzüne getirerek en büyük hatasını yapmıştı. Rahatsız edici bir sessizlik hakimdi odada, kimse ses çıkartmıyordu. Aylin'in sehpahadan ayaklarını indirmesi hariç.
''Lara-''
''Sus Bora. Haklısın. Tamam mı?'' dolan gözlerimi kırpıştırdım.
Amcam benim baba yarısı falan değildi. Ayrıca gerçekten ona güveniyordum, onu hep okul ihtiyaçlarımı karşıladığında daha bir seviyordum. ''Senin çocuğun çok şanslı olacak,'' dediğim tek adamdı o. Çocuk dilinde bu cümle çok önemliydi, en azından benim için.
''Seni kırmak istemedim, sadece gerçekleri görmeni-''
''Sikeyim, gerçekleri!'' diye bağırdım ayağa kalkarak. Yere düşen çantamı kalktığım yere savururken hıçkırığımı bastıramadım. Bora elimi tutmaya çalışınca kendime çekip gözlerinden geçen duyguları umursamamaya çalıştım.. Bartu'nun gözlerinden pişmanlık akıyordu. Diğerleri ise bana acıyan bakışlar atıyordu. En sonunda odadan çıktım ve ilk defa kendi evimde nereye gideceğimi bilemedim. Salonun köşesinde Bora'yı görünce tuvalete koşup kapıyı kilitledim.
Günlerdir, ağlamamam tuhaftı, içimde biriktirdiklerim gözlerimden yaşlar halinde akarken iyi hissettiriyordu. Kafam dağılmıştı en azından, bir de ağlamadan önceki etrafıma kara bulutlar sarmalanmış gibi hissettiren his yok olmuştu. Yüzümü yıkadım, ve tuvaletten çıktım. Hiç bir şey olmamış gibi davranacaktım.
Öyle yapmıştım da. Beş dakikadır başımı şişiren Aylin'e içimde yaşadığım duyguların birazından bile bahsetmeden, ''Hassas olduğum bir konu olduğu için,'' deyip geçiştirebildim. Bora'nın konuşmak için yüzüme bakıp durması ve tekrar bakışlarını yere indirmesi uygun kelimeleri aradığını gösteriyordu. Şimdi ağlamak o kadar saçma gözükmüştü ki gözüme bir kendini haklı çıkarınca egosunu şişirecek bir aptal için. Aslında onun için de sayılmazdı ya, neyse.
''Teşekkür ederim,'' diye konuştu Bartu, Bora çenesini açamadan. Herkeste sinema filmi izler gibi bize odaklanmıştı. Bir de mısırları ve dökecek göz yaşları için yanlarında peçete bulundurmaları gerektiğini onlara söylemek dilimin ucuna kadar gelmişti.
Ona sadece başımı salladım. 'Ne için?' diye sormak laf kalabalığı olurdu. Akmış göz kalemimle harika göründüğüme emindim, bu yüzden yanlarında fazla kalmak istemiyordum. Hoş, burası benim evimdi ya nereye gidebilirim?
Zil çaldığında kavga sebebimizin bir parçası olan Ezgi'nin geldiğini anlamıştım. O şu an en yakın arkadaşım değil de kavga sebebimizin bir parçasıydı, evet.
Ezgi içeriye daldığında ayağa kalkıp ona sarıldım. Kızlar sıraya girdiğinde ben çekildim ve tekrar koltuğun en ucuna oturdum.
''Hoş geldin, Ezgi.'' gibi mırıldanmalar eşliğinde Ezgi karşımdaki koltuğa kuruldu. Şaşırtıcı olansa şu an neredeyse Akın hariç herkesin burada olmasıydı. Evimin hiç bu kadar dolu olduğunu hatırlamıyordum. Birinin ajan veya casus olduğunu düşündüğümde tüylerim ürperdi. Gözlerimi kısa bir an için odada gezdirdim ama.. kimse bunu yapacak biri değildi.
Ezgi dudaklarını oynatarak, 'ne oldu' dediğinde başmı iki yana salladım. Üzgün olduğum o kadar belli miydi? Hemen gülümsedim.
Kalkıp yanıma oturduğunda sesimi çıkartamadım. Yalnız kalmak istiyordum evet ama o daha yeni gelmişti ve kendini dışlanıyor hissedebilirdi, o zaman kendimi asla affetmezdim.
''Sorun Bora değil mi? Ne yaptı?''
''Sadece, Bartu'yu suçluyor her şey için, ah, bir de egosunu şişirmek için benden üste çıkmaya çalıştı hatta o kadar ileri gitti ki amcam ve babam olayını açtı.''
Gözlerini büyülttüğünde Ezgi'nin tepkisini görmek istemeden başımı başka tarafa çevirdim ve Bora ile göz göze geldik. Ona bakmayı hemen keserek tekrar Ezgi'ye döndüm.
''Sorun yok. Gerçekten.'' dedim ikna etmeye çalışarak. ''Sana bakıyor,'' dediğinde bile başımı güç bela zapt edip çevirmedim.
''Bakarsa, baksın. Üzülürse, üzülsün. Umrumda değil.'' dedim tek tek.
''Peki,'' dedi Ezgi elini elimin üstüne koyarak. Aklıma yanımda ciddi anlamda 'Ezgi'nin' oturduğu gelince ona döndüm.
''Beni boş ver, deden nasıl biri? Neredeydin? Nasıl vakit geçirdin hemen ısınabildiniz mi?''
Gözlerini devirdi. ''Dedem.. diğerlerine karşı sert bana karşı yumuşak biri. İstanbul'daydım. Şu an aramız gayet iyi. Ama daha iyi olabilirdi ben birkaç şey öğrendim ve..''
''Ne öğrendin?'' diye atladığımda bunun cevabının beni üzeceğini sezmiştim.
''Akın. Aramızda olanları Akın söylemiş. Üstelik, Bartu'yu birkaç adamla sıkıştırmış ve şey adamlar, dedemin adamları. Hiçbir şey bilmiyor gibi yapmış ama çoktan götünü kurtaracak birini seçmiş bile. Dedeme her şeyi anlatarak,''
Şok içinde ona baktım. Bir insan ne kadar piçleşebilirdi ki? Hala inanamıyordum ama buradakilerin olmasını da beklemiyordum zaten, çünkü onlar asla bunu yapacaklarına inanmadığım iyi insanlardı. Benim gerçek dostlarımdı.
Ama Akın, hiçbir zaman öyle olmayacaktı.
Vote, lütfen :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİŞE ÇEVİRMECE
Teen Fiction4 kız , 4 erkek. Hepsinin ayrı sorunları var ve bir oyunla birlikte birbirlerini tanıma şansı yakalayıp farklı maceralara atılıyorlar. Bir şişe çevirmece oyunu. Maalesef bu bizim oynadığımız şişe çevirmece oyunlarına benzemiyor. Bu daha tehlikeli ve...