"Usta, bunu şu tarafa koysak?"
Elimde koliyle salonun amerikan mutfağa girerken, ikinci elden aldığımız kırmızı koltuk takımına yer beğenmeye çalışan Doruk, koltuğun bir ucundan kavramış yardım ettiği adamı yönlendiriyordu.
Eşyalarımız şahane bir uyumsuzluk içindeydi. Kira ve depozito Doruk'un belini bükmüştü ve her ne kadar ben yeni eşyalar alalım desem de, masrafa ortak olmazsa bir değeri olmayacağını söyleyerek, onun da yarısını rahatça ödeyebileceği ikinci el eşyalardan bakmak zorunda kalmıştık. Ev, bu daireden mezun olan dört öğrencinin izlerini taşıyordu. Duvarlar buz mavisiydi ama LCD televizyonlarını monte ettikleri, mutfağın baktığı karşı duvar, siyahtı. Poster ve benzeri şeylerin de söküldüğünü gösteren yer yer sökülmüş boyalar vardı.
Kafamda bir plan vardı duvarlar için. Renkleri beğenmiştim badana yapmayacaktık. İzlere gelince, kapatması kolaydı gayet.
Sakin hareket etmeye çalışıyordum. Ama delirmek üzereydim. 2+1 stüdyo dairede yaşayacaktık. Doruk ve ben. Ben Doruk'la aynı evde yaşayacaktım. İzmir'de üniversite tutturmayı bırak, aynı üniversiteyi tutturmuştuk. Kayıtlar için ailelerle gelmiş, üstüne bir hafta ev aramıştık. İşte, adım adım gerçekleşiyordu, hayal kalacak sandığım tüm imkansızlıklarım.
Sonuçlar açıklandığı gün, altı reşit velet olarak Carrie Hanım'ı ortamıza alıp etrafında kabile dansı yapmıştık. Kendimizi kaybetmiştik resmen.
Sevincin zirvesinde delirmekle meşgulken, Carrie Hanım ve kızların önünde belimden kavrayıp, "Birlikte yaşayalım. Küçük bir daire tutarız. Benimle yaşa Feda." dedikten sonra tutkuyla dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı.Filler tepinince yerin altında ve üstündeki böcek habitatının ne hissettiğini çözmüştüm o an. Dizlerimin gönyesi kayarken, kucağında kayıp yere oturduğumda gözlüğüm kaymıştı. Benimle beraber yere çöküp usulca gözlüklerimi düzeltti. "Cevabın?" dediğinde kararan gözlerim, hayatımda ikinci defa ve tekrar sevdiğim adamın kollarında bayılmamla sonuçlanmıştı. Bazı şeyleri değiştiremiyordunuz. Doruk, benim yaşama sebebim, depremlerim, buz devrim, kuraklığım, vahamdı. İlklerim olan bu adam, sonum olsun istiyordum. Hani benden alsınlar, ona ömür biçsinler, ruhumu bölsünler ve onu iyileştirsinler. Her rengimdi benim, öyle de kalacaktı.
Açık kapıdan gelen sesleri, çift kişilik bazayı içeri sokmaya çalışan adamlar takip etti.
"Abi bu nereye?" demeleriyle salona çeki düzen vermeye çalışan ve şakaklarından süzülen terle hipnozu altına girdiğim sevgilimden gözlerimi çektim. Odayı göstermek için salondan çıktım. Yerleştirmelerini izledikten sonra onlarla beraber tekrar kamyona indim. Çalışma masaları ve kıyafet dolabı kalmıştı. Tabi ki parçalar halinde. Birleştirilmesi gerekiyordu bunların. Bizde gerekli aletler yoktu. Adamlardan birine sorup onların birleştirebileceğini öğrendiğimde, ücrete yansımasını sordum.
"Sıkıntı yok, yeni gelmişsiniz, öğrencisiniz. Hallederiz." dediler.
"Çok teşekkür ederiz abi ya." dediğim sırada gözlerime kapanan eller görüşümü engelledi.
"Prenses?"
"Eeevvet!"
Elleri gözümden ayrılınca dönüp İnci'ye sarıldım. Parmaklarının kirlettiği gözlüğümü, t-shirtümün etekleriyle sildiğim sırada sordum, "N'aptın, hallettin mi apart işini?"
"Hallettim aşkuşum." dedi, ardından bıkkınca nefes saldı. "Kayboldum. Trafik berbat ve buraya çok uzak Feda. Bir de şu saçma nem, bittim."
"Tam bi'prenses. Alışacağız bir şekilde. Hadi sen yukarı çık. Ben de geliyorum."
Çökmüş yorgun omuzlarla apartmana girince, dolap parçalarından yüklenip onu takip ettim.
****
"Bittim!"
"Öldüm, öldüm."
Koltukları nemli ve deterjanlı bezlerle hunharca silip, yere uzanmıştık. Sabahın beşinden beri temizlik, ardından eşyaların gelmesi derken iflahımız acımasızca sikilmişti. Üstelik hala daha eksiklerimiz vardı. Atilla Amca, annemle beraber yarın geliyordu. Mutfak eşyaları, perde, halı, çarşaf ve nevresim takımları, yastıklar diye uzayıp giden listeyi onlarla tamamlayacaktık.
"Elektrikler ve su ne zaman açılır?" diye sordu Doruk.
"En geç çarşamba." dedim.
"Eyvah eyvah. Beyler nerede yıkanacaksınız siz?" dedi İnci.
"Damacana su falan alacağız artık." dedim.
"Bence de çünkü ıslak mendil paklamaz sizi. Eşek ölüsü değil, çürümüşü gibi kokuyorsunuz."
"Hooaydaa! O kadar mı be?" dedi Doruk. "Az ileride market olacaktı. Gideyim alayım en iyisi." deyip inleyerek ayağa kalktı.
"Ben de geleyim. Dört tane falan alalım. Anca." dedim, kalkmak için ellerini bana uzatan İnci'yi de ayağa kaldırdım. "Mum da lazım. Malum elektrik yok."
"Ooooooooooo" diyerek uzatıp giderken İnci'nin kafasına yumuşak bir darbe indirdim.
"Romantizm düşünecek halimiz mi var, deli manyak? Bi'sakin." dedim.
"Bu doğru." diyerek beni destekledi sevgilim. Benim canım sevgilim. Severken elimde kalacak olan sevgilim.
"Bavullarınızdan kıyafet ve havlularınızı bulayım, kendime de bir t-shirt. Siz yıkanınca şu Küçükpark neymiş bir gidelim. Karnım aç benim." dedi prenses hazretleri.
"Oluuur." diyerek şakıdık Doruk'la.
O kadar mutluydum ki, bu göğsüme dolan coşku hiç bitmesin istiyordum. Yeni bir hayatın kapılarını Doruk'la beraber açmanın heyecanını niye üzerinden atmak isteyeyim ki zaten!
****
Ben bunlara bu üni. bölümlerini yazdım.
Araştırdım falan ama bilin ki Ege üni.kampüsü ve binaları falan nerede hiç bir fikrim yok.
😂Orası öyle değil deseniz bile yapçak bişiym yok yani.
Yeni sezondan melaba
Bb✌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖRDEK
Teen Fiction"faB.L Serisi" nin 1. kitabıdır. (Ördek 1, Kurbağa 2, Aslan 3) BxB Çirkin Ördek Yavrusu