*Medya temsili - bölüm atlamayınız.tşk❤ -
/Doruk/
Sorgusuz sualsiz evi terk edip gittiğinden beri ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Güveninin bu kadar kolay yıkılması benim hatam mıydı, onu ne kadar sevdiğimi belli edememiş miydim? Aylardır uyuşturulmuş bedenim ve beynim artık zaman algısını kaybetmişti. Kimse mi bana ulaşmayı denemezdi? Ölmek istiyordum ama beni avuçlarına bir çırpıda geçiren ruh hastası yüzünden hiçbir şey yapamıyordum. Kukla gibiydim, kendimi öldürmeyi bırak parmağımı kıpırdatacak halim olmuyordu çoğu zaman. O çoğu zamanlardan arda kalan kısımda ise sadece parmaklarımı oynatabiliyordum. Hareketsizlikten bazı yaralar açılmaya başlamıştı bedenimde. Günlerce kendi pisliğimin içinde yattığım oluyordu. Finallerimi bile kaçırmıştım üstelik. Buna rağmen cidden kimse beni merak etmiyor muydu? Çoktan aldatan pislik damgasını yemiş miydim gerçekten?
*İki ay önce*
Hafiften dağılmaya başlayan uykumu çalan zil iyice açmıştı. Feda'nın anahtarını unutmuş olabileceğini düşünüp aceleyle yataktan çıktım. Kapıyı açtığımda karşımda Duygu vardı.
"Kusura bakma uyandırdım ama bir kaç parça eşyam kalmış. Almaya geldim." dedi.
Kapıdan çekilip içeri buyur ettim. Salona geçip etrafa bakınmaya başladığında mutfağa ilerleyip kaynaması için su ayarladım. Kahve içmem gerekiyordu.
"Ya benim mavi bir tokam vardı. Babaannemden kalma eski bir şey. Burada olduğuna eminim. Hiç gördün mü Doruk?"
"Görmedim. Yastıkların arasına falan bak Duygu'cum. Kahve ister misin?"
"İçerim tabi, sınavın etkisini hala atamadım." dediğinde ona güldüm. Kimya benim için yeterince kafa karıştırıcıydı. Bir de biyokimya okuyorlardı. Sayısal zekalı insanlara bir hayranlığım vardı ve büyük ihtimalle sebebi benim biricik sevgilimdi.
"Feda'm nerede?" kahveleri ayarladığım fincanları salona taşırken o da koltukların yastıklarının arasına bakınıyordu.
"Eve alışveriş yapacaktı. Gelir birazdan herhalde." dedi.
"Ha. Tabi ya, sınavlar falan derken stoğu tükettik." dedim. Koltuğa yerleşirken, " Gel de kahveni iç, ararsın sonra, buralardadır kesin." dedim.
Bıkkınlıkla yanıma oturup fincanını eline aldı. "Çok değerli benim için. Beni babaannem büyüttü sayılır. Anısı çok büyük." derken gözleri dolmaya başladı. Ağlayan insanlara dayanamayan bünyem, hemen gözlerimin dolmasına sebep oldu. Fincanı bırakıp mutfağa gittim ve peçetelerle geri geldim.
"Çalışan aile çocuğu musun?" diye sordum.
"Çatışan aile çocuğuyum. Pek kimseye söylemem ama babam hapiste ve asla çıkamayacak. Annem terk edip gitti. Ben de babaanneme kaldım işte." uzanıp eline aldığı peçetelere gözlerini silerken elimi sırtına atıp sıvazladım. Diyecek bir şey bulamıyordum, katı ve disiplinli duruşunun ardındaki sebep açığa çıkmıştı. Bunu benimle paylaşmasına ayrı duygulanmıştım. Kahvemden bir yudum alırken dikkatle bana bakıyordu.
"Kahveni iç, beraber ararız tokayı." dedim. Aceleyle, sıcak falan demeden büyük bir yudum daha aldım. Duygu gözünden akan bir yaş damlasını daha elinin tersiyle silip kahvesini yudumlarken benden gözlerini ayırmıyordu. Hızlı içtiğimden ya da çok uyuduğumdan olacak başım dönmeye başlamıştı. Ellerimin kontrolünü kaybettiğimde fincan elimden yuvarlandı ve halıya kahve yayıldı. Telaş yaptım, yerimden kalkmak istedim ama kalkamadım. Görüşüm bulanıklaşıyordu. Normal olmayan şeyler vardı ve Duygu'nun zafer kazanmış gözleri bunlara dahildi.
"Biliyor musun, istediğim hiçbir şeyi elde edemedim bugüne kadar. Kimsenin de gelip; al bunu çok istemiştin senin olsun diyeceği de yok." Yerinden kalkıp çantasının başına geçerken olduğum yerde onu sadece gözlerimle takip edebiliyordum. İlaçlamıştı beni, resmen ilaçlamıştı. Çantasından şırınga ve iğne çıkardığında kalbim korkudan patlamak üzereydi. Planı neydi bilmiyordum, ama kurtulmak için tek şansım Feda'ydı. Bir an önce gelmesi için içimden dua etmeye başladım. Bir netleşip bir bulanıklaşan görüşümle Duygu'nun ne yaptığını görmeye çalışıyordum.
"Feda'ya aşık oldum. Ama o asla benim olmayacak. Ben çok sıkıldım her seferinde bunu yaşamaktan. Babaannem de döverdi beni bir şey isteyince. Annem siktir olup gitti, babam zaten işe yaramazın tekiydi. Sizin sanki her şey çok mükemmelmiş gibi yaşamanızdan iğrendim. Feda'yı her şeyden çok istemiştim. Sahip olamayacağım ama sizi koparırken çok eğleneceğime inanabilirsin Doruk."
Gözlerimi kırpıştırırken bir yandan bedenime hükmetmeye çalışıyordum. Önüme diz çöküp kolumu sıvadı ve şırıngaya ne çektiyse damarlarıma saldı. Gevşeyen vücudum artık hareket ediyordu ama emirleri kesinlikle ben vermiyordum. Beni çekiştirerek pozisyonumu düzeltip pencerenin kenarına geçti. Elindeki fincandan kahvesini yudumlarken insanları seyrettiğini görebiliyordum.
"Oyun zamanı." dediğinde yanıma oturdu ve bedenimi kendisine çevirdi. Kapının açıldığını duyduğumda bağırmak istedim. Ağzımı bile açamıyordum. Feda'yı da göremiyordum ama beni kurtaracaktı emindim bundan. Duygu bana doğru eğilip sanki bir konuşmayı devam ettirir gibi konuştuğunda çaresizdim.
"Yani bir kadının dokunuşunu özlemediğine eminsin öyle mi?"
Midem bulanıyordu. Ses çıkarmaya çalışmaktan yorulmuştum. Ne yaparsam yapayım Duygu'nun yönlendirmeleriyle hareket eden vücudum, kesinlikle bana itaat etmiyordu. Duygu daha da fazla yaklaştığında Feda'dan hala bir ses çıkmamıştı.
"Bak, tüylerin diken diken oldu. Kasma kendini, kendini hapsettiğin bu ilişki seni boğuyor olmalı. Dudaklarının bir kadının dudağında gezmesini tekrar hissetmek ister misin?"
Suratında iğrenç bir ifadeyle dudaklarıma kapandığında tepki veremeyen vücudumda hala bir değişme yoktu. Her şeyi yakmak istiyordum. Kendimle beraber Duygu'yu da alevlerde yakıp kavurmak istiyordum. Can versin istiyordum. Feda'dan hala ses çıkmıyordu. birkaç salise sonra yere düşen torbaların ve ardından sertçe çarpan kapının sesini duyduğumda saldım kendimi. Tüm bedenimi saran o uyuşma hissine teslim oldum. Kapı kapandığı anda Duygu beden ayrılıp elinin tersiyle ağzını sildi. Beni bıraktığı şekilde duruyordum. Gerçekten bir kukladan farksızdım. Ruhum ve tüm bildiklerim çarpan kapının sesinde yerle bir olmuştu.
"Bu daha sadece başlangıç Doruk. Yeni ev arkadaşına merhaba de!" diyerek kendini işaret etti ve telefonunda bir kronometre ayarladıktan sonra soyunarak salonu terk edip banyoya gitti.
Bir manyak ve ruh hastasıyla kalakalmıştım ama tek düşünebildiğim Feda'nın acıyan kalbi ve ne kadar yaralanmış olduğuydu. Gözümden akan yaşı ve burnumdan akan sümüğü bile silemez bir halde, ne kadar sürecek bilmediğim işkencemi kabullendim.
****
Değdi mi ettiğiniz küfürlere genşler?
Doruk'un başına gelenleri de öğrendiniz.
Yorumlarınızı alayım, küfür serbest.
Bb✌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖRDEK
Teen Fiction"faB.L Serisi" nin 1. kitabıdır. (Ördek 1, Kurbağa 2, Aslan 3) BxB Çirkin Ördek Yavrusu