4.7-1

2.7K 193 11
                                    

/Doruk/

Yatakta yattığım her günün aynısı bir gündü. Umutlarımın ve ruhumun kırıldığını hissedebiliyordum. Sırtım pencereye dönük, günün aydınlanmasını ve bitmesini bekliyordum. Telefonumun asla çalmadığını farkettiğimde, Duygu'nun onun da icabına baktığını anlamıştım. Evimin kapısına fazladan bir kilit daha taktırmıştı. Erotik Shop'ta da iki kelepçe. Geldiğim duruma ilk günler inanamazken şimdi bileğimdeki kelepçeyi okşar hale gelmiştim. Duygu'nun gelip beni beslemesini bekliyordum. Her şey saatliydi, şimdiler de takip edemesem de şartlandırılmış bir köpek gibi zamanları ezberlemişti bedenim. Ağzımdan yatağa akan salya için yapabileceğim bir şey yoktu. Artık midem bile bulanmıyordu.

Kapıyı bir deli sikmeye çalışıyordu sanırım. Öylesine zangırdıyordu ki kırılacak sandım. Bazı sesler duyuyordum ama ne dediklerini anlamam imkansızdı. Leş gibi çarşafın içinde sefil bir halde sadece dinledim. Duygu'nun gelip karnımı doyurmasını istiyordum sadece. Eğer iyi günündeyse belki yine beni yıkardı. Yaralarım canımı yakıyordu. Gelip beni sağımdan soluma, solumdan sağıma çevirmese daha beter olurdu belki de. Beni esir almıştı ama bakıyordu muhterem. Buna bakmak denirse. Delirmenin sınırlarını çoktan geçmiştim. Feda'yı eğer bir daha görürsem yüzüne tükürmek istiyordum. Bazen de sadece sarılıp öpmek, kokusunu içime çekmek. Bazen öldürüyesiye dövmek, bazen kıçından kan gelene kadar sikmek istiyordum. Bazen de şimdiye kadar hiç sevişmediğimiz kadar ağır ve yavaş yavaş sevişmek istiyordum. Her şeye rağmen içimde büyüyen nefret, çoktan beridir kalbime kök salan aşkı yenemiyordu.

Kapı biraz daha zorlandı ama sonra kim geldiyse geri gitti. Uğraşması bu kadardı.

****

Birkaç gün sonra yine aynı saatlerde kapı kırılacak gibi çalınmaya başladı. geçen seferki ısrarı kadar bile dayanamadı bu sefer. Daha erken terketti.

Salyamın aktığı tarafta uçuk çıkmıştı sanırım. Duygu iki gündür eve gelmiyordu.

****

İlaç etkisini yitirmeye başladığında midemin bulanmaya başlamasıyla yataktan güç bela doğruldum. Ama bileğimle bütünleşen kelepçem yüzünden yatağı terk edemiyordum. Yatağa kustum. Açlıktan gözlerim kararıyordu. Tekrar yatağa devrildim. Bedenim çok güçsüzdü.

Kapının zorlanmasıyla gözlerimi açtım. Gelenin Duygu olmadığını farkettiğimde hayal kırıklığına uğradım. Daha ne kadar aç kalacaktım? Susuzluk sınırlarımı zorluyordu.

****

"Öf bu koku ne yaa!" diyerek açtığı kapıyı çarparak tekrar kapattıktan sonra yüzüne parfümlediği bir fular sarıp tekrar odaya girdi. Pencereye yönelip havalandırmak için açtı. Nefes aldığımı hissettim.

Tekrar çıkıp bir koca su ve bezle geri geldi. Az da olsa kendi kendime hareket edebilmemden faydalanıp beni üstün körü sildi. Bacak aramda asla oyalanmıyordu. Tam temizlenmediğim ve uzun süre kendi pisliğimde beklediğim için hastalık kapmış olmalıydım. Dehşet bir kaşıntı hissediyordum, aynı zamanda da acı. Beni yataktan yuvarladığında kolum yatakta kaldı, kelepçe artık bileğimi acıtmıyordu. Çarşafları kaldırdı ve gitti.

Bir tepsiyle odaya girdiğinde hala yatağın kenarında diz çökmüş vaziyetteydim. Başım düşüp duruyordu. Hazır çorba olduğunu düşündüğüm domates çorbasını yavaş yavaş yedirirken yüzündeki iğrenç zevk alma ifadesinde değişme yoktu. Sadece beslenme kısmına odaklandım. Çorbadan sonra tekrar odayı terk etti. Feda'nın beğenip aldığı küçük sürahimizde yanıma su bırakıp odadan çıkmadan önce bana döndü.

"Yatağa çık Doruk."

Suyu kaldıracak kuvvetim olmadığı için eğilmeye çalıştım. Kelepçemin mesafesi yetmeyince kendime doğru çekmeye çalıştım sürahiyi. O kadar susuzdum ki köpek gibi önüme bir tas su atsa onu da içerdim. Sonunda dudaklarımı suya değdirdiğimde iç çektim.

Odaya girdiğinde elinde şırıngayı tutuyordu.

"Lütfen.. Hayır.. yeter n'olur." dedim bitkin sesimle. Sadece güldü. Güldü ve üzerime gelmeye devam etti.

****

Ölecektim herhalde. Dudağımın kenarındaki yaradan iğrenç kokular geliyordu burnuma. Kasıklarımdaki kaşıntı artık sadece acıya dönüşmüştü, yaralardan sızan kanın rengi hastalıklı bir koyu turuncuyu andırıyordu.

Kapı yine dövülmeye başlandı.

Israrı bitmiyordu, bense uyumak istiyordum.

Sonunda büyük bir gürültüyle kırılan kapıdan içeri süzülen sesleri karşılamak için başımı kaldırmaya çalıştım. Olmadı. 

Odaya girdiklerinde duyduğum çığlık sesleri ben eğlendirdi. 

Anca ölümün kıyısına adım attığımda gelmiştim akıllarına.

****

Ulaşmaya çalıştılar tabi ki, o kadar acımasız değilim :D

Bb✌

ÖRDEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin