İnci biraz daha toparlanıp kendine gelince, ev topuzuyla dışarı çıkma cesareti göstererek peşimizden Empas Garden'ın yolunu tuttu. Hava kararıyordu ve hala mızmızlanmaktan vazgeçmemişti. Tüm gün boyunca Doruk'tan anne azarı işitmiş, benden ise baba desteği görmüştü. İçten içe hayal kurdurtan bir gündü, benim için çoktan sıradanlığını kaybetmiş bir pazardı. Olmayacak olanın, imkansızın hayalini kurduğumu sandığım onca seneden sonra Doruk benimleydi, benimdi ve ben de onun sevgisine inanmış, güven içinde ve mutluydum. İnci'nin bu halleri bende, bir kız evlat sahibi olsaydık ne olurdu, neler olurdu, rolleri yine bu şekilde mi paylaşırdık hayalinin oluşmasına sebep oluyordu.
Sonunda; şimdiden yarıdan fazla dolmuş olan olan mekanın bahçesine giriş yaptık. Doğukan, servis yapmak için elinde biralarla girdiği masaların arasından bizi görünce gülümsedi. Başıyla boş bir masayı işaret ettiğinde İnci'yi karşımıza alacak şekilde yerleştik.
"Hoşgeldiniz!" Tüm enerjisiyle yanımızda dikilen Doğukan'a döndüm. Bizi gördüğü yoktu. İnci ona tartan gözlerle bakıyordu. Araya girmeden duramadım.
"İnci, Doğukan. Doğukan, İnci." diyerek tanışmalarını hızlandırdım.
Doğukan İnci'nin utangaç bir tavırla uzattığı elini sıkmak yerine dudaklarına götürdüğünde Doruk sırtını dikleştirdi.
"Höst be höst." dediğinde güldüm.
"Sakin olsana sen." diyerek koluna girdim. İnci'nin kıvranmasını izlemek istiyordum.
"Şey.. Aa.. Memnun oldum ve hmm. Özür dilerim, sanırım?" diyerek kırılıp bükülmeye başladığında dudaklarımı ısırarak gülmemi bastırmaya çalıştım.
"Dün akşam demiştim, kuru bir özrü kabul etmiyorum. Bu akşam benim için bir parça daha söylemen gerek İnci." dedi.
"Tabi olur, tabi ki neden olmasın. Söyleyeyim, söylerim." Motoru soğumaya bırakırken kıkırdayan Doğukan'a hülyalı bir bakış atıp kafasını tekrar masaya çevirdi.
İnci'nin şarkı söyle dendiğinde utandığını ya da reddettiğini hiç görmemiştim. O, bunun için vardı. Bizim prenses hazretlerinden çekingen bir tavır bekleyen Doğukan kaşlarını kaldırdı.
"Parçayı ben seçebilir miyim?" diye sordu cevabını beklemeden devam etti, "Ve ne içersiniz?"
Sessizliğini bozarak Doruk siparişleri verdi, "Bize iki yetmişlik, prensese de mümkünse sıcak çikolata."
"Hmm, normalde bu saatte sıcak servisi kapanıyor ama ne yapabileceğime bakarım." derken İnci'ye göz kırparak uzaklaştı.
"Lan,bu çocuk çok yakışıklı? Bu ayrıntıyı bilerek mi atladınız?" İnci masanın üzerine eğilmiş, bir kurbağa misali bizi süzüyordu. İkimizde kahkaha atıp sessiz kalmayı tercih ettik. Kolum hala Doruk'un kolundaydı ve o da eliyle kolumu okşuyordu. Halimden daha fazla memnun olamazdım herhalde. Resmen ergen kızını bara getirmiş modern aile tablosuydu kafamdaki.
Birkaç dakika sonra bizim biralarımız ve İnci'nin sıcak çikolatası önümüze geldi, mekan yoğunlaşmaya başlıyordu, Doğukan yanımızda oyalanamadan diğer masalarla ilgilenmek için gitti. Ama İnci'nin onu gözleriyle takip ettiği gibi, o da her fırsatta İnci'ye bakıp ışık saçarak gülümsüyordu.
****
Kirazlı Genç Club/wp
Feda: Naber gençlik?
Feda: Durum bilgisi vermeye geldim.
Feda: İnci iyi, gayet iyi. Şilan da istanbula dönmüş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖRDEK
Teen Fiction"faB.L Serisi" nin 1. kitabıdır. (Ördek 1, Kurbağa 2, Aslan 3) BxB Çirkin Ördek Yavrusu