Taehyung kaşlarını çattı ve uzun bir bakış attı babasına. Böyle bir konunun daha önce bir kez bile konuşulmamasına mı takılmalıydı, yoksa birden çıkıp gelen bir öğrencinin, neredeyse hayatında en değer verdiği kaptanlığını almaya göz koymasına mı?
Şu an ne demeliydi ve ne yapmalıydı bilmiyordu fakat sabahtan beri taşıdığı kalbindeki huzursuzluğun büyüdüğünü hissedebiliyordu.
"Sen neyden bahsediyorsun?" dedi sert sesiyle. Şu an pek sağlıklı düşünemiyordu, çünkü kaptanlık gerçekten sahip olduğunu düşündüğü tek şeydi. Kalbinin ve zihninin aynı fikirde olduğu tek konuydu. Ayağa kalktı bir hışımla. "Neden bu konu hakkında daha önce tek kelime dahi etmedin?"
Müdüre doğru yürümeye başladı, şu an babasının sert bakışları zerre umrunda değildi. Sadece elindeki tek varlığını bırakmak istemiyordu.
"Müdürün karşısında olduğunu unutma!" diye bağırdı babası, sahiden Taehyung'un gözünde sadece bir müdürden ibaretti, baba sıfatını tam olarak dolduramamıştı.
Hiç aldırmadı Taehyung, arkasını döndü ve parmağıyla Seokjin'i görtererek, babasına getirdi bakışlarını.
"Para mı verdi sana?" dedi yüksek çıkan sesiyle, "Her zamanki gibi, para uğruna her şeyini feda mı ediyorsun?"
"Yeter!" diye bağırdı müdür, ellerini masaya o kadar sert vurmuştu ki, Taehyung geriye sendeleyecek gibi hissetmişti.
Odanın içindeki fırtına sadece Taehyung'u etkiliyordu. Onun dışındaki herkes gayet rahattı ve bu Taehyung'un daha çok sinirlerini bozuyordu.
"Hımm... Baba, oğul kavgası mı?" Seokjin konuştuğunda, Taehyung ona döndürdü bakışlarını. "İzlemekten çok zevk alabilirdim..." dedi Seokjin ve ayağa kalktı. "Eğer daha önemli işlerim olmasaydı." Adımlarını Taehyung'a doğru atıyor, sakin tavırlarıyla karşısındaki genci sinir ediyordu.
"Ağlama." diyerek elleriyle Taehyung'un saçlarını karıştırdı. "Eğer savaşmak için kendine güvenmiyorsan, ne diye tüm takımın kaptanlığını üstleniyorsun?" Sahte bir gülüş attı. "Eğer bu kadar korkarsan, benim için hiç zevkli bir rekabet olmaz."
Taehyung daha fazla çatabilirmiş gibi çattı kaşlarını, Seokjin'in hala saçlarında gezinen elini sertçe itti.
"Bu rekabetin sonucunda kimin kazanacağı apaçık ortada." Derin bir nefes verdi fakat hala sakin değildi. "Ben yıllardır takım kaptanıyım ve kimsenin buna göz koymadığını mı sanıyorsun?" Sinirle güldü. "Emin ol sen ilk değilsin, ama tıpkı onlar gibi korkarak geri çekileceksin."
***
Taehyung yaşadığı tartışma sonrası odayı terketmiş, okulun kafeteryasında oturup ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Elbette Seokjin'e dedikleri yalan değildi, ama bu sefer çok daha farklı bir durum söz konusuydu. Bu sefer yıllardır düzeltemediği notlarını ortaya koymuştu müdür. Bunu da bilerek yaptığı ortadaydı, çünkü Taehyung son sınıf olmasına rağmen hiç ders çalışmamış, basketboldaki başarısı ve biraz da babasının uğraşlarıyla sınıfı geçmişti. Şimdi ise, babasının hiçbir desteği olmayacağı kesindi.
"Kaptan, neyin var?" diye sordu Jimin, karşısındaki sandalyeye geçip oturdu. "Çok dalgın görünüyorsun."
Taehyung, Jimin'in konuşmasıyla düşüncelerinden ayrılmış, bakışlarını karşısındaki gence getirmişti.
"Aynı şeyler." dedi, oturduğu sandalyede geriye yaslanarak.
"Müdür mü?" diye sordu ve bakışlarını Taehyung'ta tutarak, onaylamasını bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?