Taehyung gözlerini yavaşça açtığında, bir süre etrafı bulanık gördü. Yaşadığı o anı hala unutamıyordu, beline sarılan kolları nasıl rüyasındaki çocuk olarak görebilirdi? Düşüncelerini bir süre yok saydı ve gözlerini etrafta gezdirdi. Revirde olduğunu anladığında, hafifçe doğruldu yatakta. Gözleri en sonunda yanıbaşında oturan Seokjin'e geldiğinde, hafifçe irkildi.
"Senin burada ne işin var?" diye sordu, kaşlarını çatarak. Şu an için belki de görmesi gereken en son insan o'ydu.
"Seni revire ben getirdim." diyerek oturduğu sandalyesine doğru iyice yaslandı.
Taehyung derin bir nefes verdi. Karşısındaki gence her baktığında, aklına doluşan soruları yok etmek çok zorluyordu onu.
"Salonda başka biri mi yoktu? Hoseok veya Jimin getirebilirdi."
"Beni bırakmadın." dedi Seokjin, oturduğu sandalyede öne doğru hafifçe eğildi. "Ellerimi tuttun ve bırakmadın."
Taehyung'un hiçbir şey söylemediğini görünce, Seokjin konuşmaya devam etti.
"Beni nasıl hatırlamadığını bilmiyorum, ama..." Gülümsedi. "İçinde hala bana karşı bir şeyler olduğuna eminim."
Taehyung sinirle kaşlarını çattı.
"Kendini kandırma." diyerek Seokjin'e doğru yaklaştı. "Hem sen bana daha dün dememiş miydin? Seni bundan sonra rahatsız etmeyeceğim diye."
Seokjin gülümseyerek Taehyung'a doğru yaklaştı.
"Eğer notlarını düzeltemezsem, kaptanlıktan çekilecektim." Biraz daha yaklaştı. "Kaptanlıktan çekilmek gibi bir düşüncem yok..." Gözleri Taehyung'un dudaklarına kaydığında, yeniden gülümsedi. "Yani ne dersen de, yanında kalmaya devam edeceğim, kendim için."
Taehyung geriye doğru çekildi ve yattığı yatağa yeniden uzandı.
"Artık seninle inatlaşmayacağım, ne yaparsan yap ama bir daha sakın bana o şeyi yapma." Bakışlarını kaçırarak konuşmasına devam etti. "Yani o şeyi, dün yaptığın şey."
"Öpmeyi mi?" Diyerek güldü Seokjin. "Tamam yapmayacağım." Kollarını Taehyung'un yastığının her iki tarafına yerleştirdi ve bakışlarını kendisine çekmesine izin verdi. "Ama biliyor musun? Çok geçmeden, sen kendin beni öpmek isteyeceksin."
Taehyung, kalbinin bir kuşun ölmeden önceki kanat çırpışları kadar çaresiz, bulutların üzerinden, güzel manzara ve ılık havanın etkisiyle kanatlarını özgürce çırpan bir kuş kadar da mutlu olduğunu hissetti. Şu ana kadar hissedemediği tüm duyguları, bu adamla beraber yeniden kazanmış gibiydi.
Ama hislerini dinlemeyecek, yine zihniyle hareket etmeye devam edecekti. Çünkü bunun, kendini korumak için en iyi zırh olduğunu düşünüyordu. Hisleri yerine mantığıyla hareket ederse, zarar alsa bile bunu en aza indireceğini düşünüyordu.
Yutkundu ve ellerini Seokjin'in omuzlarından doğru ittirip, kendinden uzaklaşmasını sağladı.
"Biliyor musun?" diyerek kaşlarını kaldırdı Taehyung. "Sözlükte, imkansız diye bir kelime var." Gergince gülümsedi. "Anlamı da şey demek, benim seni kendi istediğim ile öpmem."
Seokjin kahkahalarını odanın içinde yankılanmasına izin vermiş, sandalyesine geri oturmuştu. Taehyung onun bu hareketlerine anlam veremese bile, kendisini gülmemek için zor tutuyordu. Çünkü karşısındaki genç, gülümserken bile gülümsemek istemesine yol açıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?