-flashback-
Her zamanki parkta oturuyordu Seokjin, onunla buluşmak için. Haftada iki kez gelirdi oysa bu parka, şimdi Taehyung'la buluşmak adına her gün gelir olmuştu. O gün, iki küçük çocuk için dönüm noktası olmuştu. Artık her gün buluşuyor, her gün oyunlar oynuyor birbirlerine arkadaşlık ediyorlardı.
Soğuk hava üşütmüştü Seokjin'i, ellerini birbirine sürterek ısıtmaya çalıştı. Minik elleri ve minik burnu soğuktan kırmızılaşmıştı. Bugün geç kalmıştı Taehyung, bu kalbine küçük bir endişe vermişti Seokjin'in. Ama bekledi, gelmezse bile bekleyecekti.
"Seokjin!" diye bir ses yankılandı kulağında. Bu kesinlikle Taehyung'un sesiydi. Bakışlarını parkın girişine doğru yöneltti. Koşar adım geldiğini görüyordu küçük arkadaşının. Yüzünde anlamsız bir gülümseme vardı, ama karşılık vermedi Seokjin. Çünkü onu beklettiği için kızgındı. Küçük adımlar, tam yanında durduğunda bakışlarını yeniden ayaktaki çocuğa çevirdi. Yanakları kırmızıydı, belli ki üşümüştü o da. Elleri montunun cebindeydi, belli ki üşüdüğünden korumak istemişti. Yine de yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, Seokjin'in yüreğini ısıtacak kadar sıcak bir gülümseme. "Ben geldim."
Seokjin kaşlarını çattı, huysuzdu çocukken. Geç kalınmasından, ağlanılmasından nefret ederdi. Sert görünürdü ama kıyamazdı aslında. Geç kalınmasını sevmezdi, çünkü endişelenirdi. Ağlamalarını istemezdi, çünkü onları öyle görmeye dayanamazdı. Yüreği küçüktü elbet, ama büyük duygular taşırdı.
"Neden geç geldin? Hava soğuk, çok üşüdüm."
Taehyung dudaklarını büzdü ve tam yanına oturdu. Sesi çıkmıyordu, çünkü şu an Seokjin'in kızma sırasıydı. Söyleyecekleri bitmeden konuşulmasına çok kızardı.
"Beni neden bekletiyorsun? Bunu beşinci kez yapıyorsun. Beni bekletmekle eğleniyor musun?"
Taehyung masumca kafasını iki yana salladı. Bunu çok yapıyordu ve Seokjin o an hemen yumuşuyordu. Aynı yaştalardı ama Seokjin ondan büyük gibi davranıyordu. Çünkü Taehyung, buna izin veriyordu. Böyle ilgi görmesi, çok hoşuna gidiyordu.
Minik ellerini montunun cebinden çıkardı ve Seokjin'in buz tutmuş ellerine getirdi.
"Ben ısıtırım şimdi seni, kızma tamam mı?" Seokjin'in ellerini kucağına doğru çekti ve elleri arasında ısıtmaya başladı. "Gelirken yine o adama rastladım, bir çiftin resmini çiziyordu. Çok güzel çiziyor Seokjin. Onun çizimini izlerken dalıp gidiyorum." Kaşlarını heyecanla yukarı kaldırdı. "Biliyor musun? Dün babam eve geç geldi. Annem bana tüm çizim eşyalarımı geri verdi. Dün anneme bir kelebek çizdim. Onun için, kanatlarında mavi var, mor var, pembe var. Her rengi boyadım, her rengin anneme şans getirmesini diledim. Çok beğendi annem, ama geri aldı eşyalarımı. Eğer babam görürse kızarmış, o yüzden saklaması lazımmış." Dudaklarını büzüp, omuz silkti. "Olsun, yine de çok eğlendim."
Seokjin gözlerini ayırmadan baktı ona, kendisi olsa ağlardı, durmadan bağırırdı. Ellerinden alınan o eşyaların ardından büyük bir kargaşa çıkarırdı. Ama ellerini tutan çocuk öyle değildi, her zaman iyi tarafından bakıyordu. Eşyalarının ellerinden alınmasını değil, bir süre bile olsa geri verilmesini hatırlıyordu. Çizemediğini değil, çizebildiği anları hatırlıyordu. Babasının tokatlarını değil de, yüksek not alabildiği zaman yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyi hatırlıyordu.
"Sana defter alacağım." dedi Seokjin, Taehyung'un umut dolu gözlerini üzerinde hissedince bakışlarını kaçırdı. Öyle bakmamalıydı, utanırdı Seokjin. "Yeteneğin var nasıl olsa, senin için değil. Güzel çiziyorsun diye." Omuz silkti. Gerçeği saklamaya çalışsa bile, Taehyung onun gerçek niyetini biliyordu. "Ama çok iyi saklamalısın, böylece baban görmemeli tamam mı?" diyerek yeniden döndürdü gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?