Yedinci şarkımız bu, türkçe çevirisini koyamadım ama ismini bırakayım.
John Legend - All of Me
-flashback-
"Seokjin!" diye bağırdı Taehyung, kollarını açmış sevdiğine doğru koşuyordu. "Seokjin seni seviyorum!" diye bağırdı ve büyük omuzlardan geçirdi kollarını. Sarıldığı beden öylece dururken yerinde, Taehyung daha sıkı sarıldı. "Seni çok seviyorum," diye fısıldadı kulağına. "Dün geceden beri, verdiğin hediyeyi dinliyorum. Dün geceden beri, o yedi şarkıyı dinleyip duruyorum. Seokjin, her biri çok güzel, fakat bana bıraktığın yedinci şarkı çok daha özel." Sarıldığı bedenden hafifçe ayrıldı, yüzünü görebildiğinde gülümsedi. "Şarkının sonunda bıraktığın not, her kelimesi kalbimde öyle yankılandı ki, ben anlatamıyorum." Başını heyecanla iki yana salladı. "Dün gece şarkının bitişinde sesini duyduğumda, tüm bedenim titredi. Seni çok seviyorum."
Seokjin gülümsedi, fakat tek kelime etmedi. Şu an edebilecek tek kelimesi yoktu, şu an Taehyung'un yüzüne bakacak gücü dahi yoktu. Yere yığılmak istiyor, öylece kalmak istiyordu. Öğrendikleri aklında dönüp dolaşıyor, söylenilen hiçbir şeyi duymuyordu. Kulağı tıkanmış, kalbi kapanmış, kolları ise hareket etmeyi bırakmış gibiydi.
"Seokjin," dedi Taehyung, baktığı suratın bembeyaz olduğunu görünce kaşlarını çattı. "Seokjin, iyi misin?"
Seokjin başını iki yana salladığında, kolunu tutup kaldırıma oturttu. Elleri ise ellerinden ayrılmıyor, titreyen bedenini durdurmak için sımsıkı tutuyordu.
"Özür dilerim," dedi Taehyung, endişeyle Seokjin'i süzdü. "Sana yanlış bir şey mi dedim? Yemin ederim bilerek demedim." Seokjin başını iki yana salladığında, Taehyung yutkundu. "Hasta mısın? Soğuk mu aldın?"
Seokjin dün gece eve döndüğünde gördüğü manzara tüm bedenini titretmişti. Kalbi büyük bir sancıyla kaplanmış, ardından kendini daha büyük bir acıya bırakmıştı. Elleri buz tuttu, kalbi buz tuttu ve o dakikadan itibaren bir kez olsun ısınmadı. Seokjin gördüğünü yediremedi kendine, gördüğü şeyin açabileceği her yarayı düşündü. Açılacak olan yaraların en çok Taehyung'la olan bağına zarar vereceğinden habersiz, bunun için endişelendi.
"Taehyung," dedi titreyen sesiyle, "Her gün buraya gelmek için can atıyorum, her gün seni görmek için sabırsızlanıyorum. Bazen içim içime sığmıyor, uykuyu yarıda bırakıp sana gelmek istiyorum. Ama," Yutkundu. "Ama bugün buraya gelmek istemedim, ben bugün buraya hiç uğramak istemedim. Seni görmek istemedim," Elleriyle başına vurdu sertçe. "Bu aptallık, yemin ederim bu aptallık!" diye bağırdı. "Yüzüne nasıl bakarım bilemedim, yüzüne baktığımda nasıl utanmam bilemedim." Sinirle ayağa kalktı, bir süre öylece yürüdü. Taehyung ise hiçbir şeyden anlamadan öylece ona bakıyordu. "Bu aptallık! Bu aptallık değil mi Taehyung?" diyerek yürümesine devam etti. Adımları bir ileri bir geri gidiyor, aklı başında değilmiş gibi buna devam ediyordu. "Taehyung, dün beni neden erken bıraktın? Taehyung, dün beni keşke yollamasaydın!"
"Ne oldu?" dedi Taehyung, sesinde az önceki heyecanlı halinden eser yoktu. "Bana ne olduğunu anlat."
Seokjin durdu yerinde. Ne ileri, ne geri gitti. Öylece durdu da, hiç hareket etmedi. Zihni söyle dercesine baskı uyguluyor, kalbi ise söylememesi için onu ikna ediyordu. Çok büyük bir seçimdi bu, söylerse hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, söylemezse de tek başına bu ağırlığı kaldıramayacaktı.
"Seokjin," diyerek ayağa kalktı Taehyung, eliyle kolunu tuttup kendisine çevirdi. "Neler oluyor?"
Gözlerini ayırmadı gözlerinden, öylece baktı Seokjin. Ona gözleriyle anlatmak istedi her şeyi, fakat yapamadı. Gözlerine kalın bir perde çekmiş, ne hissettiğini anlamasını istememişti. Ona haykırmak istiyordu, ama tam aksine tüm boğuculuğuyla sessizce duruyordu. Onu kıramazdı, ona bunu yapan kesinlikle kendisi olamazdı. İçindeki savaşlardan bu sefer kalbi kazanmış, zihnini mağlup etmişti. Başını Taehyung'un omzuna yasladı. Yorgun düşmüş bedeni, Taehyung'un bedenine yaslandı. Tutmasını ister gibi, ince kolların bedenini sarmasını istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?