;loş ışık altındaki seokjin

3.4K 410 353
                                    

Seokjin Taehyung'un belini tutmayı bıraktı ve geriye doğru çekildi.

"Beni dene. Eğer derslerinden yüksek not almanı sağlamazsam, kaptanlıktan kendi isteğim ile çekileceğim."

***

Seokjin evin içindeki soğuk rüzgarlara çoktan alışmıştı. Annesinin ani ölümü ile, babası tarafından yanına alınmıştı. Tek kelime bile etmeye izin verilmemişti, isteyip istemediği sorulmamıştı. Doğduğundan beri görmediği babası bir anda çıkıp gelmiş, onu yanına alacağını söylemişti. Çocuk aklıyla, her şey iyi olacak zannetmişti fakat hiç umduğu gibi gitmemişti. Babasının tam bir işkolik olduğunu bilmiyordu, ilk başlarda bununla idare edebileceğini düşündü. En azından babası yanındaydı ve onunla tek paylaşımları akşam yemeği bile olsa bundan keyif alırdı.

Bir gün birlikte yaşamaya yeni başlamışken, akşam eve geldiğinde babası sırf onunla gurur duysun diye çok çalışarak aldığı yüz puanı ve başarısından dolayı yakasına takılan kurdeleyi paylaşmak için odasına ilerlemişti. Hiç unutmuyordu o anki heyecanını, kalbinde hissettiği o umudu, saçlarının okşanacağını düşünüp içten içe hissettiği mutluluğu... O gün hissettiği tüm duyguları unutamıyordu. Kapının pervazında beklemiş, aralık kapıdan çekingence içeri bakmıştı. Babasını telefonda konuşurken görünce, bir an duraksamış, şu an belki de doğru zaman değil diye geçirmişti içinden. Sonra kulağına dolan birkaç küfürle olduğu yere çakılmıştı. "Neden anlamıyorsun? O piç benim eskiden yaptığım bir hata sadece. Hayır! Babam işimi almakla tehdit etmese onu neden yanıma alayım? Niye böyle yapıyorsun? Dinle beni SoHae, dinle."

Küçücük bedeni, elindeki sınav notuyla beraber öylece yere yığılmıştı. Babasına karşı hissettiği tüm umut, tam olarak o gün nefrete dönüşmüştü. Hissettiği heyecan, kendini tamamen kine çevirmişti. O bir hata... Hata mıydı? Eğer dedesi parayla tehdit etmeseydi, gerçekten yanına almaz mıydı?

"Bu akşam misafirlerimiz var." diyerek koltuğa oturdu babası, Seokjin duyduğu sesle düşüncelerinden ayrılmış, babasına döndürmüştü bakışlarını.

"Kim?" diye sordu, aslında merak ettiği yoktu, fakat aynı masada oturacaklarsa, isimlerini bilmesi kesinlikle yararına olurdu.

"Amcan." dedi fakat, yüzüne bile bakmadı oğlunun.

Sıkıntıyla nefes verdi Seokjin ve ayağa kalktı. Şu an ne kuzeniyle uğraşacak durumdaydı, ne de amcasıyla.

"Ben bugün dışarda yiyeceğim."

Babası gözlerini sertçe Seokjin'e çevirdi.

"Nereye gidiyorsun? Onları neden çağırdım sanıyorsun?" Oturduğu koltuktan sinirle kalktı. "Ettiğin haltları düzeltmeye çalışıyorum. Amcandan ve kuzeninden özür dileyeceksin."

Seokjin derin bir nefes verdi.

"Hayır, dilemeyeceğim." Gözlerini babasının gözlerinden çekmeden, korkusuzca konuştu. O günden itibaren, babasına karşı tamamen korkusuzdu.

"Yediğin yemeğin, gittiğin okulun, altındaki arabanın, barındığın bu evin parası nereden çıkıyor sanıyorsun it!" Parmak uçlarıyla Seokjin'in omzuna doğru sertçe vurdu. "Ben ne diyorsam onu yapacaksın, buna mecbursun."

Seokjin küçük bir kahkaha attı. Babasına karşı hissettiği tek duygu olan nefreti, daha da büyüdü içinde. Kalbinde ona karşı hissettiği tüm güzel duyguları ise, çoktan öldürmüştü.

"İstersen at beni bu evden, elimden arabamı al, okul masraflarımı karşılama ve hatta bana bir lokma dahi verme." Bakışlarını sinirle etrafına gezdirip, yeniden babasına döndürdü. "Eğer dedem, SoHae olayını duyarsa ne olur?" Gülümsedi. "Senin için ben söyleyeyim baba. Şu kapıdan çıkarken, sırtına alacağın bir ceketin dahi kalmaz."

tigers | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin