-flashback-
Fırtına tüm şiddetiyle esiyor, ağaca tutunmuş tüm yapraklarını ondan acımadan koparıyordu. Tozlar havaya karışıyor, belki de hazır yakalanmayan insanların gözlerinde yer ediniyordu. Yerdeki çöpler tüm hışırtılarıyla gezintiye çıkıyor, kendini bırakılan yerden çok daha farklı bir yerde buluyordu. Hava soğuktu ve iki küçük çocuk annelerinden habersiz parkta oturup oynuyordu.
"Ne yapıyorsun artık gelsene!" diye bağırdı Seokjin, rüzgarın vurmasıyla yüzünü buruşturmuş, sesini duyurabilmek için bağırıyordu. "Az kaldı Taehyung! Eve gitmemize az kaldı çabuk ol!"
Taehyung onu dinlemiyor, ellerini havaya kaldırmış, ağacın tam altında öylece duruyordu.
"Neyi bekliyorsun?" diye bağırdı Seokjin, şimdiki bağırtısı tamamen sinirindendi. "Alt tarafı bir yaprak Taehyung, yerde bolca var."
Taehyung başını iki yana hızlıca salladı.
"Hayır olmaz!" diye tersledi. "Kirli olan hiçbir şeyi sevmem ben!"
Seokjin gözlerini devirdi ve pes etmeyerek konuşmasına devam etti.
"Taehyung ellerine düşmez ki o yapraklar. Bunu beklersek sabaha kadar bitiremezsin çizimini."
Taehyung omuz silkti.
"Umrumda değil. Ya düşecek ya da bekleyeceğim. Bugün o yaprağı çizeceğim."
"Ne fark eder ki? Yerdekilerden al işte, onlar da bir ara o ağacın yapraklarıydı."
"Hayır, ben ilk benim elime düşsün istiyorum. İlk ben tutayım istiyorum," Masum gözlerini Seokjin'e getirdi. "O benim umudum olsun istiyorum, bir gün rahatça, kısıtlı bir zamanım olmadan resim çizebilmemi sağlayabilecek bir umudum olsun istiyorum." Elleri havada, başını üzgünce eğdi. "Ama burada bile imkansız Seokjin, sanki Tanrı resim çizmemi hiç istemiyor gibi."
Seokjin onun bu halini görünce çok üzüldü, Taehyung'u daha yeni yeni tanımaya başlamış olmasına rağmen onu koruması, onun yanında olması gerekiyor gibi hissediyordu. Usulca ayağa kalktı ve birkaç adımdan sonra onun tam yanında durdurdu.
"Öyleyse bizim umudumuz olsun," diyerek ellerini havaya doğru açtı. "Taehyung eğer beş dakika içinde, olur da ellerimize bir yaprak düşerse, bizim umudumuz olacak." Gülümsedi. "Eğer o yaprak ellerimize değil, yeniden bu parkın içine düşerse o zaman bizim umudumuz bu park olacak." Gözlerini gökyüzüne getirdi. "Belki de Tanrı bizim umudumuzun narin bir yaprak olmasını istemiyordur, yıllar boyunca hiç zarar almayacak olan bu parkın olmasını istiyordur."
Taehyung'un yüzünde büyük bir gülümseme oluştu. Seokjin'in her dediği onun içini rahatlatıyordu. Eğilip yerden bir yaprak aldı ve Seokjin'in koluna hafifçe vurdu.
"Seokjin umudumuz bu park olsun." Elindeki yaprağı iki yana böldü. "Böyle kırılgan olmasın umudumuz," Ayaklarını yere sertçe vurdu. "Böyle dayanıklı olsun ki, büyük acılar da çeksek yeniden burada umudumuzu bulabilelim. Yeniden ayağa kalkabilme cesaretini gösterebilelim." Minik kollarını Seokjin'e sıkıca sardı. "Teşekkür ederim Seokjin, benimle aynı umudu paylaştığın için."
-flashback-
"Sevgilim," dedi Seokjin, dirseğini masaya yaslamış, elini başına destek yapmış, Taehyung'a bakıyordu. "Sevgilim bacağını sallamayı ne zaman bırakacaksın?"
Taehyung bakışlarını Seokjin'e, ardından dakikalardır salladığı bacağına getirdi. Dudaklarından derin bir nefes bıraktığında, bacağını sallamayı da bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfic[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?