"Kaçta uyandın?" diye sordu Jungkook, elleriyle gözlerini ovalayarak Taehyung'un yanına oturdu. "Daha kimse kalkmamış bile."
Taehyung omuz silkti. Dünden beri hiç uyuyamamıştı. Dün öğrendiği her şey aklını karıştırmış, merakını daha çok büyütmüştü. Sabaha kadar uyuyamamasının tek nedeni, Jungkook'a gerçeği sormak için hazır hissetmesiydi.
"Uyumadım." dedi Taehyung, bakışlarını yanında oturan çocuğa getirdi ve konuşmaya devam etti. "Aklıma takılan birçok şey vardı. Uyuyamadım."
Jungkook buna alışmış gibi başını salladı. Taehyung'un derin bir uyku aldığını belki de en son yıllar önce görmüştü.
"Bu sefer uyumana ne engel oldu?" dedi, ellerine ağaçtan dökülen bir yaprak alıp koparmaya başladı.
"Kaza günü." dedi Taehyung, bakışlarını Jungkook'tan ayırmamıştı. Sanki gizlediği tüm şeyleri, yüzünden okuyabilirmiş gibi bakmaya devam ediyordu. "Kaza günü neden sarhoştum?"
Jungkook tüm kanının çekildiğini hissetti, aldığı nefesi bırakamadı, kopardığı yaprağı yere atamadı, gözlerini kırpıştıramadı ve belki de düşünmeyi tamamen bıraktı.
"Jungkook." dedi Taehyung, sesini biraz daha yükseltti ve yeniden konuştu. "Bana bak."
Jungkook yutkundu. Gözlerini daldığı yerden zor da olsa ayırdı ve yanındaki gence getirdi. Şu an gözlerine bakmaya korkuyordu ama kaçacak yeri yoktu. Şu an belki de, yalan bile söyleyemeyecek kadar güçsüz hissediyordu.
"Hyung." diyerek güldü. Gülüşünün titrek çıkması tamamen istemsizdi. "Sana söylemiştim değil mi? Baban sana vurmuştu ve sonra-"
"Hayır." dedi Taehyung, başını iki yana salladı. "Yalan duymak istemiyorum, bana gerçeği söyle."
Jungkook bakışlarını kaçırdı. Şu an tüm gerçeği söyleyip, omuzlarından bu yükü atmak istiyordu. Fakat yapamıyordu, tekrar acı çekmesinden korkuyordu. Eğer olanları hatırlarsa, yüreğinin nasıl yanacağını düşünüyordu. Bu istemeden de olsa, Jungkook'ta koruma içgüdüsünü devreye sokuyor, yalan söylemesine neden oluyordu.
"Bundan başka gerçek yok." diye bağırdı Jungkook, bulunduğu durumun stresini sesini yükselterek atmaya çalışıyordu. "Baban sana vurdu ve sen de içmeye gittin. Tüm olan bu!"
Taehyung sinirle güldü. Ellerini başına getirip ovaladı ve sinirle saçlarından geçirdi.
"Babam o zaman burada değildi!" diye bağırdı. Jungkook'un sesinden daha yüksek çıkması belki de ikisi için derin bir tartışmanın kapısını aralamıştı. "Neden benden gerçeği saklıyorsun? Buna hakkın olmadığını bilmiyor musun?"
Jungkook sinirle ayağa kalktı. Şu an sakinleşmek istese bile bunu yapamıyordu. Kazanın üzerinden yıllar geçmişken, konuyu yeniden açmasına anlam veremiyordu.
"Bunu yapamam." dedi Jungkook, derin bir nefes verdi. "Sana gerçeği söyleyemem, ne olur benden bunu isteme."
Taehyung bir süre sessiz kaldı. Aslında korkuyordu, duyacaklarından korkuyordu fakat karar vermişken sonuna kadar gitmek istiyordu. Geri çekilirse, bundan sonra bir yalanın içinde yaşadığını bilse bile, gerçeği öğrenmek için bir adım atamayacağını biliyordu.
"Söyle." dedi ve ayağa kalktı Taehyung. "Acı da çeksem, ağlasam da, mahvolsam da bana gerçeği söyle." Gözlerini sakinleşmek için kapatıp açtı. "Zaten şu anda deli gibi acı çekiyorum, şu anda ağlamasam bile tüm zihnimi gerçekleri aramakla işgal ediyorum ve mahvoluyorum." Elleriyle başını ovaladı. "Artık ne olacaksa olsun istiyorum, bana gerçeği söyle Jungkook, onu duymak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?