"Zorlamıyor," dedi Taehyung, elindeki tişörtün yere düşmesine izin verdi. "Beni zorlayan ne biliyor musun?" Ellerini Seokjin'in göğsünde hafifçe gezdirdi. "Beni zorlayan şey, senin sadece birkaç öpücük kondurup geri çekilmen." Elleri Seokjin'in çenesinde gezindi ve hafifçe yukarıya doğru ittirdi. Kalbi bir hayli hızlı atıyor, beyni dur dercesine zonkluyordu. Fakat yüzündeki gülümseme tüm düşüncelerinin aksini söylüyordu. Seokjin'in boynuna doğru yaklaştı. "Mesela," diye fısıldadı, dudaklarını hafifçe sürttü boynunda. "Şu an nasıl hissediyorsun?" diye sordu, sesi hala fısıltıyla çıkıyor, nefesi Seokjin'in boynuna çarpıyordu.
Seokjin gözlerini istemsizce kapatmış, hızlı atan kalbini sakinleştirebilmek için elinden geleni yapıyordu. Derin bir nefes alabilmek istedi, fakat teninde gezinen nefes onu tamamen engelliyordu. Taehyung dudaklarını bir kez daha sürttü ve derin bir öpücük bıraktı.
"Şimdi geri çekilsem," Dudaklarını yeniden gezdirdi boynunda, her gezinmenin sonrası küçük öpücükler bıraktı. Seokjin'in bedeni buz tutmuştu, fakat Taehyung'un dudaklarının dokunduğu her yer alev alıyordu. Dudakları gezinmeyi bıraktığında, derin bir öpücük bıraktı. "Nasıl hissedersin Seokjin?"
Seokjin yutkundu, nefes almaya ihtiyacı vardı. Dakikalardır tuttuğu nefesi karşılayacak derin bir nefes almaya ihtiyacı vardı. Fakat şu an, Taehyung'un dudakları daha çok gezinsin istedi. Teninde hissettiği o sıcaklığı, dudaklarının bıraktığı her ateşi kendi bedenine hapsetmek istedi. Bir süre cevapsız bıraktı Taehyung'un sorusunu, çünkü şu an cevap verebilecek kadar güçlü hissetmiyordu kendini. Sadece öpmeye devam etsin istedi, bir süre öylece bekledi. Boynunda hakimiyet süren sıcak nefesin ayrılmasıyla, hayal kırıklığına düşmüş, gözlerini yavaşça aralamıştı.
"Nasıl hissettin?" diye sordu Taehyung, Seokjin'in gözleri onu bulunca konuşmasına devam etti. "Devam etmemi istedin mi, istemedin mi?"
Seokjin derin bir nefes aldı, bu ihtiyacını karşılayacak kadar güçlü bir nefes olmasa da idare edebileceğini düşündü.
"Sen neye kızdın?" diyebildi, aklı hala yerinde değildi. Sevdiği genç tarafından boynuna bırakılan her öpücüğün kalbine gönderdiği kelebeklerin uçuşu, kendine gelmesini engelliyordu.
Taehyung başınını iki yana salladı. Yüzünde küçük bir tebessüm vardı.
"Nasıl hissettiğini söylemedin."
Seokjin bakışlarını kaçırdı. Adımlarını ise istemsizce geriye doğru atmıştı.
"Yarım bırakılmış," dedi, sesi bir hayli kısık çıkmıştı. Bakışlarını yeniden Taehyung'a getirdi. "O gün, devam etmediğim için mi kızdın bana?"
Taehyung yeniden iki yana salladı başını.
"Hı-ıh." Gülümsedi, "Kendini düşünmediğin için kızdım, sana beni zorluyor desem, bana dokunmamaya bile razısın. Beni öpmek istediğini biliyorum, bana dokunmak istediğini ve hatta," Elleriyle başını hafifçe ovaladı, cümlesini yarım bırakması her ikisi için de en iyisiydi. "Bu kızmak da değil, fakat sırf iz kalır da ben insanlara ne cevap veririm diye düşünüyorsun. Sırf bu yüzden, öpmek istesen de öpmüyorsun. Beni koruyorsun, fakat ben korunmak istiyor muyum hiç sormuyorsun. Diyorsun ki, yarım bırakılmış gibi hissettim. Ben de o gün öyle hissettim, yarım bırakılmış gibi. Senin beni korumak istediğini biliyorum, fakat detayları düşünmeyi bırakmanı istiyorum. Eğer öpmek istiyorsan öp beni, boynumdan, ellerimden, omzumdan. Ben tüm bedenimde hissetmeye hazırım seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?