"Öp." dedi Seokjin, tek camlı o küçük odada, önündeki kağıda döktüğü kelimelerin arasında seslendi Taehyung'a. "Sevgilim, öpsene beni."
Taehyung başını iki yana salladı, gözlerinin odağındaki bu genç kafasını kaldırmadan çalışıyordu ve saatlerdir burada öylece oturup onu izliyordu. Radyo kulübüne dahi kayıtlı değilken, ne diye burada olmak zorundaydı ki? Ayrıca her on dakikada bir onu öpmek zorunda mıydı, ne diye Seokjin kurulu bir saat gibi sürekli bunu istiyordu?
"Seokjin," dedi ve sıkıntıyla nefes verdi. "Saatlerdir burada hiçbir şey yapmadan oturuyorum, farkındasın değil mi?"
Seokjin önündeki kağıtlardan ayırmadı bakışlarını, sadece ona kafasını sallayarak karşılık verdi.
Taehyung alamadığı cevapla rahatsız sandalyesinde geriye doğru yaslandı. Tamam, maçı kaybetmesi büyük bir aptallıktı, fakat o teklifi iki güne çıkarmak çok daha büyük bir aptallıktı, şimdi bunu daha iyi anlamıştı.
"Ben neden buradayım Seokjin?" dedi Taehyung, Seokjin'in bakışlarının kendisine döndüğünü görünce dikkatini çekebildiği için zafer kazanmış gibi sevindi. "Yaptığım hiçbir şey de yok, neden çağırdın ki beni?"
"Çünkü öyle istiyorum." dedi Seokjin, elindeki kalemi masaya yavaşça koydu. Saatlerdir çalışmanın ardından belki de ilk molasıydı, çok yorulmuştu fakat bu görev diğerlerinden çok daha önemliydi. Çünkü bu sefer konuşma konusunu ayarlayan kişi değil, radyoda konuşmayı yapan kişi olacaktı. Haliyle büyük bir heyecanı vardı ve elinden geleni yapmak istiyordu. "Seni neden mi çağırdım?" Dirseğini masaya yasladı ve ellerini çenesine destek yaptı. "Gözümün önünden ayrılmanı istemiyorum, tam yanımda varlığını hissettmeden rahat olamıyorum. Şimdi sen öylece otursan da, gözlerimi sana getiremesem de tam yanımda oluşun bana güç veriyor." Gülümsedi, "Ayrıca hiçbir şey yapmıyor değilsin Taehyung, beni öpüyorsun. Bu benim için bir nevi enerji kaynağı."
Taehyung ifadesiz kalmaya çalışsa da dediklerine gülümsemeden edemedi, bakışlarını Seokjin'in bakışlarından çekip masadaki ellerine getirdi. Onunla konuşurken bile yüreği neden delicesine atıyordu? Seokjin'den sonra hayatında birçok karışıklık, birçok üzüntü yaşamıştı. Belki de hayatının sadece hatırlayabildiği kısmında, en çok Seokjin'le karşılaşmalarının ardından ağlamıştı. Birçok acıyı yeniden tatmış, yaralarının sızılarını yeniden yaşamıştı. Fakat Taehyung bunun için hiç pişman olmamıştı, Seokjin tam yanında öylece otursa bile onu mutlu ediyordu. Seokjin'in yeşerttikçe yeşerttiği o aşkı yaşayabildiği için bile çok mutluydu. Taehyung kalbini saran ve küçük bir sızıntıyla tüm vücuduna yayılan bu sevgiyi yaşayabildiği için şükrediyordu. Ne kadar acı verse de, Taehyung Seokjin'in hayatında yeniden yer almasından hiç pişman olmadı.
"Sevgilim," dedi Seokjin, masaya doğru yasladı başını, Taehyung'un bakışlarına ulaşabilmek için. "Ne düşünüyorsun yine?"
Taehyung bakışlarını Seokjin'e getirdi ve sevdiği gence büyük bir gülümseme sundu. Ellerini Seokjin'in yüzüne doğru getirip hafifçe okşadı.
"Seni düşünüyorum." dedi Taehyung, aynı onun gibi başını masaya yasladı. Yüzlerinin arasında kısacık bir mesafe kaldığında, ikisi de o anın büyüsüne kendini kaptırmıştı. "Beni ilk kez seni düşünürken yakaladın."
Seokjin gülümseyerek başını salladı, ellerini Taehyung'un saçlarına getirip küçük dokunuşlar bırakmaya başladı. Onlar için böyle küçük anların değeri çok fazlaydı.
"Beni çok az düşünüyorsun." diyerek kaşlarını sersemce çattı Seokjin. "Halbuki beni yakalaman o kadar da zor değil." Gülümsedi. "Bana ne zaman sorsan bu soruyu, sana her seferinde seni düşündüğümü söyleyebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?