"Kaptan," dedi Jimin, elindeki havluyla terini siliyor, nefes nefese kalmış bedenini zorlayarak konuşuyordu. "Hoseok neden antrenmanlara gelmiyor?"
Taehyung bu soruyu bekliyordu, fakat nasıl cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu. Hoseok işte çalıştığını ve iş çıkışı antrenman yaptığını kimsenin bilmesini istemiyordu. Özellikle Jimin'in bu konuda hiçbir şey duymaması konusunda ısrarcıydı. Eğer öğrenirse, kendisini vazgeçirmeye çalışır ve tüm olumsuz cevaplara karşılık asla pes etmezdi. Hoseok ve Jimin'in arkadaşlığı, birbirlerini korumak adına kuruluydu. Birbirlerini her türlü zarardan korumak için and içmiş gibi, birbirlerine bu sorumluluğu vermişler gibi ne olduysa hep beraber atlatmışlardı. Fakat bu sefer Hoseok onun duymasını istemiyordu, çünkü çalışmaya ihtiyacı vardı ve Jimin'in endişelenmesini hiç istemiyordu.
"Bilmiyorum." dedi Taehyung, binbir düşüncenin ardından dudaklarından sadece tek kelime dökülmüştü.
"Takımdaki herkes bunu konuşuyor, önümüzde Hawks gibi bir takımla maçımız varken antrenmanı aksatması, herkesi sinirlendirmiş." Endişe dolu bakışlarını Taehyung'a getirdi. "Ben de sinirleniyorum, ona neden gelmediğini sorduğum zaman basit bahaneler uydurup duruyor. Ama benden bir şeyler sakladığına eminim."
Taehyung bakışlarını kaçırdı. Jimin'in gözlerindeki endişeye bakmak, onu çok zorluyordu.
"Kimsenin sinirlenmesine gerek yok, sen onlara endişelenmemeleri gerektiğini söyle." dedi Taehyung, gözler ise hala antrenman yapan takımında geziyordu.
"Sen neden rahatsın?" dedi Jimin, kaşlarını çatmış Taehyung'a bakıyordu fakat bakışları bir türlü buluşmuyordu. "Kaptan," Taehyung bakışlarını ona çevirdiğinde, yeniden sordu. "Sen bilmediğine emin misin?"
Taehyung cevap vermedi, yakın arkadaşına yalan söylemek istemedi. Sadece gözlerini yeniden kaçırmakla yetindi.
"Sen biliyorsun," dedi Jimin, sesindeki kırgınlık fark ediliyordu. "Sen neden gelmediğini biliyorsun. Büyük bir neden var ve bana söylemiyorsunuz."
"Hoseok istemiyor," dedi Taehyung, derin bir nefes bıraktı. Bakışlarını Jimin'e çevirdiğinde, sinirli bir yüzle karşılaştı. Tek kaşı kalkmış, gözleri büyümüştü. "Jimin, gerçekten bilmediğin şeyler var."
Jimin sinirle güldü. Belki de ilk defa böyle bir gülümseme yerleştirdi yüzüne, çünkü Jimin'in gülümsemesi her zaman en büyük samimiyeti taşırdı içinde.
"Gerçekten bilmediğim çok şey var Taehyung." Ayağa kalkıp, saçlarını geriye attı. "Emin olduğumu zannettiğim birçok şey varmış, fakat yanılmışım." Kısık gözlerini Taehyung'a getirdi. "Hoseok'a söyle, onun için hala endişeliyim. Benden sakladığı şey için, yardımım gerekiyorsa ederim. Kırıldığımı da söyleme ona, belli ki büyük bir sorun, beni de ekleyip büyütmesin omuzlarındaki yüklerini."
Taehyung yutkundu. Jimin'in sözleri yüreğini çok yakmıştı, elbette ona hak vermiyor değildi. Fakat Hoseok'un da onu düşünerek hareket ettiği ortadaydı.
"Jimin," dedi Taehyung, fakat devamı gelmedi. Ne dese bilemedi, kırgınlığını nasıl yok edeceğini bilemedi. Taehyung söylemekten yana olsa da, söylemedi. Çünkü bu kendi meselesi değildi. Bir sırrın ortaya çıkması için, sırrın sahibinin izni olması gerekmez miydi?
Jimin adımlarını hızlıca çıkışa yönlendirdiğinde, Taehyung derin bir nefes bıraktı. Onu kırmak, onun kırılmasına göz yummak çok zordu. İçten gülümsemesini, kırgın bir gülümsemeye çevirmek, tamamen aptallıktı. Fakat bu durumda yapabileceği hiçbir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfic[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?