"Çok geç olmadı mı Seokjin?" dedi Taehyung, gözlerini karanlık gökyüzüne çevirdi. Fakat çok ağladığından mı bilinmez, gökyüzünde hiç yıldız göremedi. "Seokjin artık gidelim mi? Ben çok üşüdüm." Gözlerini yanıbaşında oturan gence getirmek istedi fakat kimseyi göremeyince, kaşlarını şaşkınlıkla çattı. "Seokjin neredesin?" diye sordu, yüreği küçük bir ağrıyla kaplandığında derin bir nefes aldı. "Seokjin!" diye bağırdı gözleri parkta gezerken, fakat kimseyi göremedi. "Seokjin neredesin?" diye sordu, ayağa kalkmak istedi fakat bacakları öyle kasılmıştı ki kalkamıyordu. Kaç saattir buradaydı? Kaç saat olduğunu bilmiyordu, fakat şu an merak ettiği de bu değildi. Yüreğindeki korku tüm bedenini sardı. Seokjin neredeydi?
"Taehyung, buradayım."
Duyduğu sesle irkildi Taehyung, bu Seokjin'di. Bakışlarını parkın içinde hızlıca gezdirdi, fakat yine de onu göremedi.
"Seokjin yoksun!" diye bağırdı korkuyla, derin nefesler alıp bıraktı. "Seokjin neredesin?"
"Taehyung ben buradayım."
Taehyung kalktı ayağa, fakat öyle kasılmıştı ki bedeni, birkaç adım sonrası kendini yeniden yere bıraktı. Korkuyordu, bedeni büyük bir korkuyla kaplanmış, aklına dolan kötü düşüncelere engel olamıyordu.
"Seokjin göremiyorum seni!" diye bağırdı yeniden, ellerini sıkıntıyla saçlarına getirdiğinde hissettiği sıcaklıkla irkildi. Bu neydi? Ellerini korkakça indirdi dizlerine, bakışlarını ise onlara çevirmek istedi fakat omuzlarında bir ağırlık hissetmesiyle tüm dikkati dağıldı. İrkilerek arkasını döndüğünde, uzun boylu bir adam gördü. Fakat gözleri ona yıldızları göstermediği gibi, adamın yüzünü de göstermiyordu.
"Sen kimsin?" diye sordu, sesi de tıpkı bedeni gibi titremeye başlamıştı.
"Benim, Seokjin."
Taehyung kaşlarını çattı sinirle. Bu o değildi, yüzünü görmese de hissedebilirdi. Onun dokunuşları hiç böyle soğuk değildi, onun elleri hiç böyle sert değildi. Seokjin ona dokunurken canını hiç acıtmazdı. Şimdi bu adam nasıl kendisinin Seokjin olduğunu söylerdi? Onunla aynı dokunuşlara bile sahip değildi!
"Değilsin!" diye bağırdı Taehyung, ağlıyor muydu? Yanaklarından sıcak bir sıvının aktığını hissedebiliyordu, fakat o ağlamıyordu ki. Ağlamadığına yemin bile edebilirdi, öyleyse şimdi yanaklarından süzülen şey de neydi? "Seokjin nerede? Seokjin değilsin sen, o nerede?"
"O gitti." dedi gözlerinin hedefindeki adam, "O bırakıp gitti, tıpkı yaptıklarınız gibi."
Adam netleşti, Taehyung'un gözleri o adamı net görebildi. Bu adamı daha önce sadece bir kez görebilmişti, gördüğü zamanda hiç iyi şeyler hissetmemişti.
"Ne?" dedi Taehyung, tüm vücudu uyuşmaya başlamıştı. Yanağında hissettiği o sıcaklık, şimdi neden çenesine kadar inmişti? Bunu düşüneceğine söz verdi, fakat ilk önce Seokjin'i bulmalıydı, sonra da böyle habersiz bıraktığı için ona kızmalıydı. "O gitmez, o gitmez ki." Elini saçlarından geçirdi, parmakları yapış yapıştı, fakat şimdi buna da aldırmadı. Sonra düşünülecekler listesinin arasına onu da yolladı. "Ona ihtiyacım var, o gelmeli. En son yanımdaydı, o burada beni bekliyordu Bay Kim."
"O gitti, size hak ettiğinizi verdi. O tıpkı sizin yaptığınız gibi bıraktı, o benim dediğimi yaptı. Siz-"
"Taehyung," Kulaklarına dolan ses tanıdıktı, bu kesinlikle oydu. Fakat ne diye çok uzaktı? "Taehyung, iyi misin?" Sesler yakınlaşmaya başladı, halbuki az önce çok uzakta gibiydi. "Taehyung uyan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tigers | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapıların arkasına gizlenmiş gerçekler mi vardı?