;geriye atılan adım

2.7K 322 220
                                    

"Kimle eşleştik bilen var mı?" diye sordu Jimin, arkadaşlarının karşısındaki boş sandalyeye oturmuş, merakla cevabı bekliyordu.

Hoseok sıkıntıyla nefes verdi. Masadaki huzursuzluk, yüzlerindeki hoşnutsuzluk neredeyse tüm yemekhaneyi ele geçirecekti.

"Hawks." dedi Taehyung, tüm gözleri üzerinde toplarken bakışlarını ellerindeki kahveden ayırmadı. "Hawks ile eşleştik."

Jimin aldığı cevapla birlikte, masadaki huzursuzluğa ortak olmuş, yüzüne ise diğerleri gibi hoşnutsuzluğu yerleştirmişti.

"Bu kötü." dedi, dirseklerini masaya yaslayıp, elleriyle çenesine destek verdi. "Eğer kaybedersek, finale gidebilmek için sadece bir şansımız kalacak."

"Öyleyse kaybetmeyelim." dedi Hoseok, tek kaşını kaldırdı. "Ne diye kaybetmeyi düşünüyorsun hemen?"

"Bahsettiğimiz takım Hawks, onlar kaç senedir birinciliği aldı. Cidden çok iyiler ve kazanma ihtimalleri neredeyse yüzde," Taehyung elindeki kağıt bardağı sertçe masaya koydu, bu Jimin'in cümlesini keserken, her ikisinin de gözlerinin yeni hedefi olmuştu.

"Yüzde elli," dedi Taehyung, bakışlarını Jimin'e getirdi. "Yüzde elli kaybeder, yüzde elli kazanırız. Bu takımın diğerlerinden bir farkı yok."

Jimin omuz silkti. Gerçek buydu, yalan söylüyor değildi. O yüzden susturulması hiç hoşuna gitmedi.

"Kaptan onlar iyiler, sen de biliyorsun. Diğer takımlardan farklı olduğunu sen de biliyorsun."

Taehyung sinirle geriye doğru ittirdi sandalyesini, ortaya çıkan gıcırtı masadaki sessizliğin bozulmasını sağlamış, her birinin bakışlarını farklı yere çekmesini sağlamıştı.

"Biz onlardan kötü değiliz, kötü olduğumuzu sakın düşünme. Onlara karşı hiç kazanmamış değiliz, biz de en az onlar kadar iyiyiz." Jimin başını onaylarcasına salladı, fakat şu an gergin bir ortam oluşmasını istemediğinden yaptı bunu. En azından takım böylesine dağınıkken, bir dağınıklık daha katmak istemedi.

"Ben bahçeye çıkıyorum, derse oradan geçerim."

Yemekhanenin karmaşık sesi bahçeye çıktığında azalmış, fakat yok olmamıştı. Hava yine soğuktu fakat öğrencilerin bahçeye çıkmasına engel olmamıştı. Elleri cebinde bahçeyi bir kez turladı. Aklında birçok düşünce vardı, Hawks'tan korkmuyordu, fakat yine de diğer takımlara göre daha çok endişelendiği ortadaydı. İki ezeli rakibin ilk kez final dışında karşılaşması olacaktı ve bu belki de son karşılaşmaları olabilirdi. Eğer kaybedelerse final için son şansları kalacaktı, eğer kazanırlarsa, finale bir adım daha yaklaşacaklardı. Bu şansı elde etmek istedi Taehyung, hem Hawks'ın karşısında bir kez kazanmak, hem de finale bir adım daha yaklaşmak. Eğer kaybederlerse, diğer maçlar dışında bir kez daha maça girecek ve şansı yeniden elde etmek zorunda kalacaklardı. Bu takım içinde oldukça yorucu olacaktı ve bunu kesinlikle istemiyordu.

Taehyung yerdeki küçük taşa, düşüncelerini yok etmek istercesine vurdu. Yuvarlanan taşın gidiş yolunu izledi bir süre, ardından onu takip ederek yeniden vurdu ve bir daha izledi yuvarlanışını. Bir süre daha oynadı bu oyunu, düşüncelerinden kurtarıyorsa bu onu, elbette hiç zaman kaybetmeden işe koyulurdu.

"Ne düşünüyorsun yine?" dedi Seokjin, ayak ucunda duran taşa doğru bastı. Taehyung'un bakışları onu bulunca, devam etti. "Sana bu soruyu sürekli soruyorum, çünkü seni ne zaman görsem, düşüncelerinle boğuşuyorsun."

Onu görmek içini rahatlattı Taehyung'un. Sanki görmesi gerekiyormuş gibi, sanki onu görmeye ihtiyaç duyuyormuş gibi. Ondan güç alıyormuşcasına, enerji dolmuştu şimdi. Onu görmek bile, kalbine nasıl böylesine iyi gelebilirdi?

tigers | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin