Okul artık benim için cehennem gibiydi.Her gidişimde ayaklarım geri geri gidiyordu.Tüm okulun nefretini kazanmış bir birey olmayı bir şekilde başarmıştım.Bir de Ömer'e şanssız diyordum.Bu durumda ben ne oluyorum?Arkadaşlarımı özlüyordum ama bir yandan bana inanmamış olmaları beni daha beter bir hale getiriyordu.İçimdeki dağlarım,tepelerimdeki çiçekler solmuş gibi hissediyordum.Kalbimdeki yırtıkları her geçen gün daha da büyüyordu.Ne zaman bitecek bu?
Dersler ölümüne sıkıcı geçti.Önceleri keyif aldığım şey artık sadece bir katlanma çabasına dönüşmüştü.Yine de yapacak bir şeyim olmadığı için ders çalışmayı devam ettiriyordum.Canım bir şeyler içmek istedi.Kantinden bir kahve aldım.Tam yürümeye başlamıştım ki Erdinç denilen hıyar bana bilerek çarptı.Ama kahvemi mucizevi bir şekilde dökmedim.Bunu gören şeref engelli durur mu kendi elindeki kahveyi başımdan aşağı döktü. "Ahhh! Ahhh!" Kantindekiler gülüşmeye başladılar.İstediği reaksiyonu alan şeref engelli pek bir memnundu. Kahve yüzümü fena yakmıştı.Gözlerimi son anda kapatmıştım.Canım çok yandığı için pisliğe tepki bile veremedim.Hızlıca yüzümü yıkamaya gittim.Yüzümü yıkadaıktan sonra tuvalet kabinlerinden birine girip yere çöküp ağlamaya başladım. "Allah'ım hiçbirine bir fiske dahi vurmadım,onların kalplerini incitecek herhangi bir şey yapmadım. Neden bunu bana yapıyorlar? Neden? " Biri kabinin kapısına tıklattı o an. "Kim var orada?" Belki de beni dövmeye gelmişlerdir. İçimi bir korku sardı. "Merhaba ben Ateş. Sana yaptıklarını gördüm de iyi olup olmadığına bakmaya geldim." Bu bir şaka mı? Ne kadar zaman oldu bunu şimdi mi soruyor? Ama yine de biri sordu. Dışarıya çıkıp çocuğa gülümsedim.Benden birkaç santim uzun bir çocuktu. Esmer,elmacık kemikleri belirgindi.Ama dipsiz bir kuyuyu andıran gözlerinden bir şey anlamak pek mümkün değildi.Uzun süre baktım.Sonra çocuk gülümseyince dikkatim ağzına kaydı.Güzel gülümsüyordu.Bu nasıl olur ya yakışıklılığı üç kat arttı.Ben de yakışıklıydım ama ben gülünce böyle olmuyor.Her neyse çocuğun yakışıklılığını ne yapayım. " Ben iyiyim.Sanırım." Canım hala yanıyordu cildim de kızarmıştı. Ateş elini yüzüme uzatınca istemsizce geri çekildim. "Çok kötü gözüküyor.Revire gidelim." Hala inceliyordu yüzümü.Sanki sanki nasıl desem sinirlenmiş gibiydi. Beraber revire gittik.Yanık kremi sürdü görevli. Ateş pür dikkat yüzüme bakıyordu.O kadar dikkatli bakıyordu ki gözlerim kaçırmak zorunda kaldım. Ateşle bir süre konuştuk.Başka bir sınıftaymış daha önce dikkatimi çekmemişti.İyi bir çocuğa benziyordu.Koridorda yürürken Erdinç önümüze çıktı. " Ooo kızarmış piliç, yenecek kıvama gelmişsin." Ateş ,Erdinç'e öyle bir vurdu ki çocuğun burnunun kırılma sesini net bir şekilde duydum.Çok hızlı olmuştu tam olarak göremedim bile.Sonra çocuğun üstüne oturup Erdinç'e kum torbası muamelesi yaptı. Ortalık karıştı.Ateş'i kolundan tutup durdurmaya çalıştım.
"Ateş ne olur dur artık.Öldüreceksin Erdinç'i."
" Hepimiz bir gün öleceğiz.Erdinç hepimizden biraz daha erken ölecek sadece."
"Ateş saçmalama. Bırak!" Koluna iyice asıldım işe yaramayınca arkadan sarılıp kollarını tutmaya çalıştım.Birden durdu. Öğretmenler geliyordu. Ateş'i tuttum kolundan çekiştire çekiştire götürdüm.
"Neden yaptın bunu?Beni daha tanımıyorsun bile."
"Seni yakmıştı.Bu yüzden kızgındım.Bir de kendisi gelip kaşınıyor.Kimse sevdiğim kişiye böyle laflar edemez."
Sevdiğim, sevdiğim...nasıl yani şimdi bu... "Beni tanımıyorsun bile bana beni sevdiğini mi söylüyorsun?Bir dakika bu yoksa yeni bir Zehra olayı filan mı?"
"Hayır,hayır ben seni gerçekten seviyorum uzun bir süredir.Sadece beni daha önce hiç fark etmedin."
Doğruyu mu söylüyor acaba? Dur bir dakika doğruyu söylemesinin bir önemi yok o bir erkek.Ben de erkeğim.Nasıl ya başıma gelen olaylar gittikçe level atlıyor hızına yetişemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENDEN GİDEMEZSİN
Teen FictionO benim limanım.Dışlanmadığım,sevildiğim tek yer.Bir zamanlar en büyük limanım ailem derdim.Şimdi ise kabuğu tutmamış bir yara gibiler benim için ve bu yara hiç iyileşemeyecek.Ne zaman nefes alamayacak gibi olsam artık yeni limanımın varlığına sığın...