Etrafına toplanan kalabalığı gördükçe aralarında ufalıp küçücük kaldığını hissetti sanki. Elleri anın dehşetiyle yumruk halini almıştı. Mustafa'yı ilk defa böylesine kontrolünü kaybetmiş bir halde görüyordu. Adamın yakasına yapışmasıyla burnuna kafa attı hiç düşünmeden. Çevreden toplanıp gelen bir kaç kişi araya girmeye, adamı Mustafa'nın elinden almaya çalışıyorlardı ama nafile, Mustafa öylesine hiddetlenmişti ki durmaya hiç niyeti yoktu. Bir kaç yumrukta yere serildi adam, Asiye'nin gözleri kararır gibi oldu.
"Sen kime dokunuyorsun ulan şerefsiz! Gel buraya gel." Hırlacasına adamın üzerine tekrar atılacağı sırada Asiye düşünmeden harekete geçip bileğinden yakaladı. Mustafa bu dokunuşla olduğu yerde kaldı ve sinirle gözlerini yumdu. Asiye tam arkasındaydı ve bütün bunlara şahit olmuştu değil mi? Bir kaç saniyelik boşluktan yararlanan adam yerden kalktığı gibi topallaya topallaya kalabalığın arasından sıvıştı. Mustafa adamı kaçarken görünce yarım bir adım atacak oldu ama Asiye bileğine daha çok asılınca olduğu yerde tereddütsüz durdu ve adamın gitmesine izin verdi. Kalabalık yavaş yavaş dağılırken öylece beklediler. Asiye ağzını açamadı bile, Mustafa ise Asiye'yle yüzleşmeye hazırlıyordu kendini. Bir kaç dakika sonra yavaşça arkasını döndü, Asiye dimdik bakıyordu ona. Gözlerinde ki ifadeyi seçemedi Mustafa, öyle bomboş baktı suratına. Sonra engel olamadı kendine, bileğinde duran eli avcunun içine hapsetti ve hızla Asiye'yi kollarının arasına aldı. Asiye ona engel olmadı, kendini geri çekmeye, kaçmaya çalışmadı.
"İyisin." dedi Mustafa, rahatlamayla karışık kısa bir nefes bıraktı. Sonra kaşlarını çatarak ayrıldı Asiye'den, avucunda ki eli bıraktı ve iki eliyle omuzlarından kavrayarak kendine bakmasını sağladı.
"Kalacak yerin yok değil mi? Beni de aptal yerine koyup uyutabileceğini düşündün." dedi kızgınlıkla.
Mustafa, Asiye yanından ayrıldıktan sonra içinin sıkıntısıyla kavruldu. Yapmaması gerektiğini bile bile uzağında yürüyerek arkasından gitti. Amacı vapura binene kadar onu görebilmekti. Sonrasında geriye dönecek ve kendi yoluna bakacaktı. En azından böyle planlamıştı en başta. Ancak Asiye iskeleyi es geçip sahilde yürümeye devam edince işkillendi ve arkasını dönüp gidemedi. Adamın da söylediklerini duyunca olduğu yerde duramadı.
"Ben..." diye kekeledi Asiye gözlerini kaçırdı, çünkü verebileceği bir cevabı yoktu.
"Sen!" dedi Mustafa daha da sertçe. "Sen ne ara benden bu kadar nefret eder oldun? Ne ara sıkıntını anlatamayacağın bir insana dönüştüm senin gözünde?" Asiye bir an olsun kaldırıp başını bakamadı ona. Mustafa haklıydı, olanları ona anlatsana sanki yardımını esirger miydi?
"Sana aşığım." dedi Mustafa bastırarak, Asiye bunu duyunca içinde bir şeyler hızlıca yer değiştirdi sanki. "Köpek gibi seviyorum seni, seni burada bırakacak olma fikri beni deliye döndürüyor. Sen haklıydın buraya kadar senin peşinden geldim, aklım sende kalırdı gelmeseydim. İyi ki de gelmişim, kim bilir başka neler gelecekti başına."
"Ancak zorla güzellik olmaz bunun da farkındayım, şu andan itibaren benim gözümde anne ve babanın bana emanetisin o kadar. Seni güvenli bir yere yerleştirdikten sonra beni bir daha görmeyeceksin etrafında." dediğinde sesi öylesine netti ki! Zaten Mustafa bir laf söyledimi asla ve asla sözünden geri dönmezdi. Asiye ağzını açacak gibi oldu ama Mustafa'nın keskin bakışlarıyla susmak zorunda kaldı.
"Eğer buna da itiraz edersen, ne olursa olsun babanı ararım Asiye. Gerisiyle de sen uğraşmak zorunda kalırsın. Ancak bunun olmasını istemem, çünkü ben sen okuyasın diye senden vazgeçtim. Beni o raddeye getirme sakın." dedi ve ellerini Asiye'nin kollarından çekti ve ona hiç bakmadan iki valizine uzanıp yürümeye başladı. Asiye öylesine afallamıştı ki, ağzını açıp ne söyleyeceğini bilemedi. Öylece kabullenecek miydi? Mustafa bildiğin tehdit etmişti onu, bir nevi lafımı dinlemezsen babana olanları anlatırım demişti. Babası kalacak yeri olmadığını bilse gözünün yaşına bakmaz İstanbul'a gelir ve onu gerisin geriye Rize'ye götürürdü. Zaten en ufak bir yanlışını, hatasını bekliyordu babası. İçinden Mustafa'nın o geniş sırtına atlayıp kafasını koparana kadar ısırmak geldi ama tabi ki bunu yapmadı. Sinirden dişlerini sıka sıka onu takip etmek zorunda kaldı. Bu şartlar da daha iyi bir seçeneğide olmadığı ortadaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.