"Ambulans geldi." diye bağırdı Canan. Gözleri ağlamaktan şişmişti birkaç dakika içinde, kendini bir türlü toparlayıp metanetini koruyamıyordu. Ambulansın şöförü aracı durduğunda arka kapı acelece açıldı, bir kadın ve bir erkek olmak üzere iki acil tıp teknisyeni hızlıca indiler arabadan.
"Lütfen müsade edin." dedi kadın olan hızlıca yanına gelirken. Rıza hemen yerinden doğruldu, Mustafa olduğu yerde duruyordu. İş yine Rıza'ya düştü, kolundan tutup kaldırdı onu, kenara çekti.
"Boyunluğu takalım hemen." dedi erkek olan. "Başında kanaması mı var?" diye sordu hırkasıyla tampon yapan çocuğa.
"Evet abi." dedi çocuk geri çekilip yerini adama bırakırken. Adam hırkayı başından çekip yaraya baktı, çantasından çıkardığı gazlı bezi başına sabitledi.
"Bilinci kapalı, nabız 70, tansiyon 9a 5, solunum zayıf. Muhammed abi, Çayeli yetersiz kalabilir."
"Şakir abi sedye nerde kaldı?" diye bağırdı adam. Adam daha çok hızlanmaya başladı ve sedyeyi getirip yanlarına indirdi.
"Çok yavaşça sedyeye alıyoruz, sakın sarsmayın." diye emir verdi. Rıza ve diğer çocuğun yardımıyla dikkatlice sedyeye taşıdılar onu. O sırada Yusuf'ta kan ter içinde koşup yanlarına varmıştı, tam arkasında aynı perişanlıkla Merve koşuyordu. Hızlıca ambulansa aldılar Asiye'yi, araç yola çıkarken ortamdaki tek aklı başında kişi olan Rıza bindi şöförün yanına. Şöför yönünü değiştirmeden devam etti. Rıza sormadı ama Rize merkeze gittiklerini anladı.
"Canan! Canan ne oldu?" diye nefes nefese sordu Merve gözyaşlarının arasında gidip Canan'ın boynuna sarılırken. Çarşının ortasında Yusuf'u koştururken görünce öğrenmişti ne olduğunu.
"Kamyon, kamyonun altında kaldı." diyebildi Canan. "Yusuf bizde gidelim hemen." O sırada polis arabasının siren sesi duyuldu. Yusuf dönüp kamyon şöförünün nerede olduğuna baktı, adam aracın tekerleğine çökmüş kalbini tutuyordu.
"Amca fenalaştı galiba." dedi adamın yanına koşarken. Polis arabasından iki memur yanlarına geldi. "Memur abi, amca fenalaştı yardım edin lütfen." Memurlar telaşla yanlarına gittiler, kamyon şöförünü hızlıca polis arabasına bindirdiler, doğruca Rize Devlet Hastanesine sürdü polis aracındaki memur. Adam alı al moru mor kesilmişti.
"Yusuf, bi araba bul getir Allah aşkına." diye bağırdı Merve. Yusuf nereye koşacağını şaşırmıştı.
"Abla hadi binin ben bırakırım sizi." Allah bu çocuğu hızır niyetine göndermişti sanki.
"Kardeşim Allah razı olsun senden." dedi Yusuf, Mustafa'yı toparlamaya çalışırken.
"Ne demek, insanlık ölmedi daha." dedi çocuk direksiyona yürürken. Kızların durumu kötüydü ama Canan'ın hali içler acısıydı, Merve ona destek olmasa ayakta bile duramayacak durumdaydı. Ambulansın merkeze ulaşması on iki dakika sürdü. Araç acil kapısına yaklaştığında bir doktor, bir hemşire ve iki hasta bakıcı kapıda onları bekliyorlardı. Rıza araçtan inip arkaya geldiğinde paramedik doktora Asiye'nin durumunu bildiriyordu.
"Derhal travma odasına, Aykut hocayı çağırın hemen." diye komut verdi acil doktoru. Hasta bakıcılardan biri öteki doktoru çağırmak için koştura koştura gitti. Hastaneye acilden giriş yaptıkları sırada polis arabası ve genç çocuğun arabası da acile varmıştı. Polis memurları yaşlı adama destek olarak içeriye taşıdılar onu. Mustafa, Canan ve Merve koşturarak acile girerken, Yusuf onları getiren çocuğa minnetle teşekkür etti. Çayeli'nde ki ofisin kartını cebinden çıkarıp, herhangi bir ihtiyacında aramasını belirttikten sonra diğerlerinin peşinden acile girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.