13. Bölüm

20.5K 1K 94
                                    

Bölüm şarkısı : Resul Dindar - Karadeniz Puslidur

* * *

Eli yanağına sertçe indi, o ağır ses sessiz odada bir kaç defa yankılandı sandı. Asiye'nin arkasından koşturup gelen Yusuf olaya şahit oldu, şaşkınlıkla gözleri büyüdü.

"Mustafa abi." diye mırıldandı farkında olmadan. Mustafa ise çakmak çakmak olmuş gözlerini bir saniye olsun Asiye'den ayırmadan, adeta bir aslan gibi kükredi.

"Dışarı çık." Yusuf komutu almıştı ve Mustafa abisinin öfkesine maruz kalmamak için hızlıca kapıyı kapatıp gözden kayboldu. Mustafa'nın bağrışı Asiye'yi bir milim bile oynatmamıştı yerinden. Ondan korkmuyordu, aksine kafa tutuyordu. Çünkü şu anda Asiye Mustafa'dan daha sinirliydi.

İkiside hiç konuşmadan birbirlerine baktılar, birinin gözlerinde merak ve özlem, diğerinde ise saf bir öfke vardı.

"Neden yaptın bunu?" diye sordu Mustafa, biraz olsun sesini sakin tutabilmek onu zorluyordu. Asiye'nin istediği tek şey onu eşşek sudan gelinceye kadar pataklamaktı, şu anda en son düşündüğü şey onunla muhabbet etmekti. Bir tokatla hıncını alabilecek kadar az değildi yarası, tekrar elini kaldırdı ama bu kez önceki kadar kolay ulaşamadı amacına. Mustafa kaldırdığı elini bileğinden yakaladı, onu kendisine çekti. Asiye diğer elini kaldırmıştı ki bu kez de diğer eliyle engellemişti Mustafa onu.

"Asiye!" dedi Mustafa ve ilk defa Asiye'ye bu kadar çok mesafeli ve soğuktu. "Benimde sabrımın bir sınırı var." Sesinde ki uzaklık Asiye'yi ürküttü, bir cevap veremedi. Bakışlarını kaçırırken gözleri bir an olsun bileğini kavrayan parmaklara takıldı. Sağ elinde olması gereken alyans yoktu, kaşları çatıldı. Mustafa'nın elinden kurtulmaya çalıştıkça daha çok ona çekildi.

"Bırak beni." diye söylendi kızgınlıkla aynı zamanda çırpınmaya devam etti.

"Öyle kolay değil." dedi Mustafa. "Önce anlat." Asiye bıkkınlıkla nefes alıp verdi. "Tamam anlatacağım, ama artık canım yanmaya başladı." dedikten sonra Mustafa sanki ateşe değmiş gibi çabucak bıraktı ellerini ve bir kaç adım uzaklaştı. O arada Asiye Mustafa'nın öteki eline de baktı ve yine yüzük göremedi. Şimdi ne yapacaktı? Gelirken ona sayıp dökeceği bütün sözler aklından uçup gitmişti, karşısında ki adam da son derece ciddi bir ifadeyle bir açıklama bekliyordu. Ancak Asiye'nin makul bir açıklaması yoktu ki! Allah'ın sevgili kuluydu ki odanın kapısından içeri giren davetsiz misafirler onu bu dertten kurtardı. Her ikisi de açılan kapıya doğru döndü. Mustafa'nın iki hafta önce askerden dönen kardeşi Rıza, yanında genç bir kızla gülerek içeri girdi.

"Aha, küçük Asiye de burada!" dedi Rıza şen şakrak sesiyle. Asiye yutkunarak gülümsemeye çalıştı.

"Rıza abi, sen ne zaman döndün?" diye sordu kekeleyerek. Rıza gelip önünde durunca birbirlerine sarıldılar. Rıza gülümseyerek ona baktı.

"On beş gün oldu, e sen okuldaydın hani?" diye sordu. Asiye ne yalan söyleyeceğini bilemeden ona baktı. O anda Mustafa Asiye'de ki tutukluğu görünce araya girme ihtiyacı hissetti.

"Sürpriz yapmış." dedi imalı bir şekilde.

"Ha iyi yapmışsın, bak seni sözlüm Nazlı ile tanıştırayım." dedikten sonra bir iki adım gerisinde duran sözlüsü Nazlı'ya elini uzattı. Kız Mustafa'nın yanında olduğu için utana sıkıla Rıza'nın elini tuttu.

"Nazlım, hani sözde tanışmıştın Halime teyzemle onun kızı Asiye." Nazlı diğer elini uzattı tebessüm ederek.

"Memnun oldum, Canan sizden çok bahsetti." dedi Nazlı. Asiye gülümseyerek tokalaşmak için elini uzattı.

Çay GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin