Güneşli bir Pazartesi sabahı Asiye içinde huzurlu bir hisle yeni güne gözünü açtı. Başını yastıktan kaldırmadan esneyip sağına doğru döndü. Mustafa yüzünü yastığa gömmüş uyuyordu. Sonra öteki tarafa dönüp komidinin üzerinde duran saate baktı. Henüz bir hayli erkendi, ancak uykusu yoktu. Ses çıkarmamaya gayret ederken yerinden kalktı. Peluşlu terliklerini ayağına giyip yatak odasından çıktı. Hızlıca banyoya girip duş aldı, sonra saçlarını kuruttu.
Evliliklerinin üzerinden on dört ay geçmişti ancak her şey daha ilk günkü gibiydi. Yatak odasına geri döndü, dolaptan bugün giyeceği kıyafetleri ve bir çift iç çamaşırı çıkardı. Mustafa'yı uyandırmamak için tekrar banyoya döneceği sırada beline sarılan kollarla yerinde sıçradı.
"Ayy." dedi korkulu bir sesle. Mustafa onu iyice kendisine çekip çenesini başının üzerine koydu. "Korkuttun beni."
Mustafa başının tepesine bir öpücük bıraktı. "Evde benden başka kimse yok ki. Neden korktun."
Asiye Mustafa'nın kollarının arasından çıkıp ona döndü. "Ne bileyim boş bulundum işte."
Mustafa onu sürerken sırıttı. "Ben uyurken banyo yapılmış, keşke beni de bekleseydin."
Asiye gözlerini devirdi. "He, bekleseydim de işe geç kalsaydık yine."
Mustafa omuz silkerken eli katısının üzerindeki havluya gitti. "Kalsaydık."
Asiye Mustafa'nın elinin üzerine bir tane patlatıp geri kaçtı. "Sen patron olabilirsin ama ben mesaili bir çalışanım, hatırlatırım."
"Çok istiyorsan yanımda işe alayım seni. Hem sana kocalık müessesinden ikram da bulunur geç kalmalarını göz ardı ederim." dedi göz kırparken. Asiye üzerindeki havluyu çıkarıp yatağın üzerine atarken sırıttı.
"Ben işimden gayet memnunum."
Mustafa onun bütün bedenini ağır ağır süzerken yutkundu. "Bel altı vuruyorsun şu an, madem öyle hızlı giyin."
Asiye'nin sırıtışı daha çok genişledi. "Ne münasebet, istemiyorsan sen bakma."
"Ama sen kaşınıyorsun." dedi Mustafa tehditvari bir şekilde. Yavaş adımlarla Asiye'ye doğru ilerlemeye başladı.
Asiye geri geri giderken sırıtışı silindi. "Ay hayır ya, bir daha yıkanıp saç kurutmak istemiyorum."
"Onu karşımda soyunup beni çıldırtmadan önce düşünecektin." dedikten sonra karısının bileğinden tuttu. "Gel buraya, saçlarını ben kuruturum."
Mustafa hızlıca Asiye'yi kucağına alıp yatağa götürdü. Asiye istemem yan cebime koy hallerindeydi ama bir yandan da kocasının bu kadar çabuk baştan çıkıyor oluşuna kahkaha atmadan edemedi.
Bir saat sonra Asiye ikinci duşunu almış, Mustafa tarafından saçları tekrar kurutulmuştu. İkisi de üzerlerini giyinip mutfak girmişti. Birlikte kahvaltı hazırlamak onlar için büyük bir zevkti.
Mustafa kaseye koyduğu zeytinleri yıkayıp, üzerlerine kekik ve limon dökerken bir yandan da göz ucuyla Asiye'yi izliyordu. "Haftasonu annemlerin altın günü varmış, sen gidecek misin? Ona göre bugün kuyumcuya uğrayıp çeyreğini alayım."
Asiye omuz silkip, "Hayır." dedi. Mustafa onun neşesinin kaçtığını fark edince elindeki işi bıraktı ve bedenini ona çevirdi.
"Bir sorun mu var? Sen çok severdin öyle buluşmalara gitmeyi."
Asiye kararsız kalsa da Mustafa'dan bir şek gizlemek istemedi. "Beni sürekli sıkıştırıyorlar, millete laf anlatmaktan yoruldum." dedi bozuk bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.