Asiye evin merdivenleri seke seke inerken, Mustafa onun peşi sıra daha yavaş geliyordu.
"Düşeceksin, merdivenler çok dik." diye söylendi Mustafa arkasından. Asiye gülerek arkasını döndü.
"Bir şey olmaz, ben alışkınım." Daha cümlesinin noktası konulmamıştı ki ayağı tökezledi.
"Asiye! Dikkat etsene!" diye seslendi Mustafa. Asiye tekrar arkasını döndü. Aynı bir çocuk gibi omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Düşmedim ki ama."
"Önüne bak." demeye kalmadan tepelerindeki armut ayağının sarkmış dalına kafası sürtündü Asiye'nin.
"Ayy."
"Hey Allahım, mecnuna döndün iyice." dedi Mustafa hızlı hızlı kızın olduğu basamağa gelirken. Asiye dalların arasından saçlarını kurtarırken gülüyordu.
"Ayarlarımı bozdun ne yapayım yani?" diye sordu şirin şirin. Mustafa kızın alnını kontrol etti.
"Dal çizmiş biraz, acıyor mu?"
"Ay yok, bu kadarcık şeyden ne olur ki? Hemende telaş ettiriyorsun insanı."
Mustafa eğilip Asiye'nin alnındaki çiziğin üzerini öptü. "Şu merdivenlerden yuvarlandığın günü unuttun herhalde? Sadece önüne bak, azıcık dikkatli ol yeter."
Bundan yıllar önce, Asiye henüz yedi sekiz yaşlarındayken tahmin edersiniz ki aşırı derece de haşarı bir çocuktu. Beş dakika yerinde durmaz, ağaç tepelerinden inmez, dedik dinlemezdi. Bir seferinde bu merdivenlerde koştururken ayağı takılıp düşmüştü. On merdiveni yuvarlanarak inmişti. Asiye o günü hatırlayınca güldü.
"Beni döveceksin diye kaçmaya çalışıyordum sadece. Ama ödün kopmuştu bana bir şey oldu diye."
Mustafa kızın elinden tuttu, merdivenleri beraber inmeye devam ettiler.
"Korktum tabi, senin başına ne zaman bir iş gelse zılgıtı ben yiyordum çünkü."
"Ay aşk olsun, yani bana bir şey olacak diye değilde sen sebep oldun diye kızacakları için korktun öyle mi?" diye sordu Asiye alıngan bir sesle.
"Herzeleri sen yerdin ceremesini ben çekerdim. Hatırlarsan!" diye devam etti. Sesinde bariz bir neşe vardı, oldukça eğleniyordu. Asiye gözlerini kısarak ona baktı.
"O kadar hanım evladı olmasaydın da beraber yeseydi o herzeleri!"
"İnsana fırsat mı bırakıyordun sanki? Hep bi yaramazlıklar bişeyler falan."
Asiye kaşlarını çatarak ona baktı. "Anlat anlat, bayağı dolusun sen."
Mustafa ciddiyetini koruyamayarak sırıttı. "Yalan mı sanki?"
"Olabilir." dedi Asiye omuzlarını silkerek.
Evin önüne geldiklerinde Asiye derin bir nefes aldı. Babasının çarşıya indiğini, annesinin Birgül yengesine ot kesmeye yardıma gittiğini biliyordu. Sabah telefonda annesinin ağzından laf alırken öğrenmişti. Ninesi evde tek başına olmalıydı.
"Mustafa, çok emin olamıyorum, nenem de sana karşı tepkili olabilir. Ama aynı zamanda seni çokta seviyor. Yani önce onu ikna etmemiz gerekebilir." diye açıklama yaptığında Mustafa yüzü düştü.
"Ne yapalım hakları var, ama biz kararlı durduktan sonra inatları kırılır." dedikten sonra Asiye'ye baktı. "Kırılır değil mi?" diye sordu çocukça bir korkuyla.
Asiye omuz silkti. "Ben senden vazgeçmedikten sonra ne önemi var ki. En fazla seksen yaşımıza gelip hala bekar oluruz ama birbirimizden başkasıyla da evlenmeyiz." dedikten sonra aynı Mustafa'nın tavrıyla ona döndü. "Evlenmezsin değil mi başkasıyla?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomantizmKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.