Evvel zaman öncesi...İncir meselesi...
'İncir ağacından düşersen ölürsün!' demişti bir keresinde ninesi. Bu öğüdü aklında tutsaydı eğer, ya da ucundan kıyısından biraz dikkate almış olsaydı, şimdi incir ağacının tepesine hiç tırmanmamış olurdu. Kendi bahçelerinde çeşit çeşit meyve ağacı vardı ama annesi hiç izin vermezdi tırmanmasına. Asiye de bayılırdı meyveleri dalından yemeye, hiç söz dinlemezdi. Daha ortaokula giderken böyleydi, Halime hanım kızının laf dinlememezliğinin ileride törpülenmesini ümit ediyordu. Aman dünya yansın Asiye'nin umurunda değildi ki! Topladıklarından ikisini yiyip üçüncüyü ağacın dalına astığı poşete atıyordu. Dudaklarının kenarları yara olmaya başlamıştı, ancak yasak olduğu için belki de ona daha çok yeme isteği geliyordu. Karşıdaki evin kapısı açılınca nefesini tuttu. Nermin teyzesi görse yalvar yakar indirmeye çalışırdı ağaçtan, o yüzden hiç sesini çıkarmadı önce. Biraz eğilip kimin geldiğine baktı, kaytan Mustafa geliyordu üstünü başını düzelte düzelte.
Asiye, aslında Mustafa abisini çok sevse de bu aralar onu sürekli çocuk yerine koyduğundan iyice bileniyordu ona karşı. Kendisi çocukça hareketler etmiyordu tabi ki! Sadece Mustafa'nın bu sene bir tarafları kalkmıştı o yüzden yani! Mustafa ayakkabılarını giydikten sonra az önce taradığı saçlarını el yordamıyla tekrar düzeltti. Eee sonuçta ilk defa bir kızla buluşmaya gidiyordu. Asiye gözlerini kısarak izledi onu. Elindeki incirin içini çabucak yedi, kabuğunu da ağacın altından geçecek olan Mustafa'nın tam kafasına hizaladıktan sonra huşu içinde bıraktı incir çöpünü.
''Lan!'' diye irkildi bir an Mustafa. Olduğu yerde durdu kaldı. Asiye bu sefer inciri bütün bir şekilde attı, bu seferki beyaz tişörtünün omuz kısmına denk geldi.
''Ne oluyor lan!'' diyerek yukarılara bakınmaya başladı Mustafa. Asiye daha fazla dayanamayarak kıkırdamaya başladı. Mustafa nerede duysa tanırdı bu bilmiş kahkahaları.
''Asiye!'' diye seslendi ağacın altından yukarıya doğru bakarken.
''Ne var?'' diye bağırdı Asiye gülmesini durdurmaya çalışırken.
''Ne yapıyorsun sen orada?''
''Hava durumuna bakıyorum!'' dedi Asiye gözlerini devirirken. Kahkahalarını kesebilmişti nihayet!
''İn çabuk aşağıya!''
''Yok ya niye ineyim? İşin gücün yok mu senin gitsene.'' dedi Asiye daldan kopardığı inciri ağzına götürürken.
''Üstümü batırdın bir de utanmadan konuşuyorsun! İn aşağıya çabuk, in de o kulaklarını uzatayım bir güzel!'' diye bağırdı Mustafa sinirle.
''Becerebilirsen gel de indir bakalım! Hem sana ne ya sanki babanın malını yiyorum.'' dedi Asiye aynı şekilde karşılık vererek. Mustafa ona hayretler içerisinde baktı.
''Ne yani babamın malı değil mi?'' Asiye onun haklı olduğunu fark edince bir cevap veremedi. Elinde tuttuğu incir kabuğunu tekrar Mustafa'nın üzerine atınca Mustafa daha çok sinirlendi.
''Demek inmiyorsun öyle mi? Şuralarda balta olacaktı, ağacı kökünden keseyim de belki akıllanırsın." diye sağa sola bakındı Mustafa. Ağıra inen taşlığın kenarında gördü baltayı, gidip bir hışımla eline aldı. "Şimdi de inme görelim hadi." diye bağırdı elindeki baltayla gelirken. Asiye gülerek ona baktı.
"Kes bakalım Mustafa abi, keste Ahmet amcam eşşek sudan gelinceye kadar pataklasın seni."
Mustafa babasından azar yemeyi bile göze almıştı çünkü bu küçük kız durduk yere bütün sinirlerini tepesine toplamıştı. O yüzden hiç umursamadan ilk hamlesini yapıp ağacın gövde kısmına bir çentik açtı. Asiye ilk sarsıntıyla hızlıca dala tutundu, Mustafa abisinin deliliği tutmuştu demek ki! Yine de inmedi çünkü ikinciyi yapmayacağını düşünüyordu. Ancak Mustafa ikinci darbeyide vurdu, üçüncüye geçerken Asiye'nin inadı kırıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.