27. Bölüm

21.2K 1.1K 58
                                    

Herkese Merhaba🥰 Bu bölüm karşınızda çok şeffaf bir Asiye bulacaksınız. Umarım bölümü beğenirsiniz, yorumlarda buluşuruz 🤗🤗

*
Mustafa olduğu yere mıhlanmış gibi çakılı kaldı, isteği içten içe gitmemekti zaten. Ama kalmaya da yüzü tutmuyordu işte! Asiye derin bir nefes aldı, aralarındaki bu durumun netleşmesini istiyordu, daha fazla kaçak oynamayacaktı. Az önceki hararetli tartışmadan sonra dizginleri eline almak zor olsa da, gelecek hayatının selameti için bunu yapmak zorundaydı. Aklında binlerce soruyla ve yahut keşkelerle yoluna nereye kadar devam edebilirdi?

"Sen beni dinleyeceksin! Sonra nereye istersen gidersin." dedikten sonra önünden çekildi. Şuri bu gerginliğin arasına sızmak isterken Asiye işaret parmağını kediye doğru uzattı önce, "Sen!" dedi ciddi bir surat ifadesiyle. "Yerine git." dedikten sonra parmağını bu kez kedinin uyuduğu mindere çevirdi. Şuri bu akşam istediğini alamayacağını anlayınca boynunu bükerek usul usul minderine gitti. Asiye sitenin iç tarafına bakan Fransız balkonunun önüne büyük oturma minderleri almıştı. Zaman zaman burada oturup Şuri'yle vakit geçirip, tembellik ederlerdi. O camın tülü akşamları açık olur, salonun ışığını kapatıp abajurun loş ışığında sokak lambalarının ışığını izlerlerdi. Asiye minderlerden birine oturup bağdaş kurduktan sonra dışarıya baktı, Mustafa ondan davet beklemedi, aynı şekilde karşısında duran boş mindere oturdu.

Bir kaç dakika sessiz kaldılar, yılbaşına yakışacak şekilde kar yağıyordu usul usul. Sokak lambasının hüzmesinde oynaşan kar tanelerini izlediler bir süre. Sonunda Asiye kendini hazır hissedince konuşmaya başladı, henüz neresinden başlayacağını bilemese de!

"Beni iki kez hayal kırıklığına uğrattın!" dedi sakince. Mustafa bu söylediğine kaşlarını çattı ama onun sözünü bölmek istemediği için soru sormadı.

"İlki bana aşık olduğunu söylediğin akşamdı, hayatımda hiçbir şeye o kadar şaşırmamıştım. Aklım almamıştı, yani beni o türlü nasıl sevebilirdin ki? Bir insan nasıl bana öyle hissederdi anlamamıştım. Meral teyze sürekli artık evlenmen gerektiğini söylerdi, kafamda nasıl bir kızla evleneceğini kurup dururdum. Bir kere çok güzel olması lazımdı, becerikli olmalıydı, akıllı ve iyi kalpli biri olmalıydı, tabi bir de benden daha güzel laz böreği yapması gerekiyordu." dedikten sonra burukça tebessüm etti. Aynı tebessüm Mustafa'nın yüzünde can buldu.

"Tanıdığım hiçbir kızın yüzünü bu özelliklere oturtamıyordum bir türlü, oraya en iyisini koysam bile hepsi sana eksik kalır gibi geliyordu. O yüzden aşkını itiraf ettiğinde sana bir türlü inanasım gelmedi. Çünkü hayalini kurduğum müstakbel eşinin özelliklerine bende uymuyordum. Yani yanından bile geçemezdim, sen benim gözümde öyle ulaşılmaz bir yerdeydin ki! Bana kardeşin gibi davrandığın zamanlarda bile her derdime gelirdin, tamam ara sıra beni çıldırttığında olmuyor değildi ama elimi uzatsam seni orada bulurdum. Derdim ki kardeşine böyle davranan sevdiğine kim bilir nasıl davranır? Kendi içimde senin hislerini hep reddettim, mümkün gelmiyordu çünkü başka türlüsü. Bir de çok kızdım sana, yanında bir sürü salaklık yapardım, hiçbir zaman ölçülü davranmazdım, söylenmelerim hiç bitmezdi. Yani sen benim abimdin, nazım sana geçiyordu. Ama öğrenince sandım ki sen bunları aşık olduğun için yapıyordun. Benim ona safça abi dediğim zamanlarda kim bilir aklından ne geçiriyordu diye düşünüyordum. Sana sarılıyordum, sırnaşıyordum, bütün bunlara izin vermiş olduğun içinde kızgındım sana." dedikten sonra derin bir nefes aldı, gözlerini dışarda yağan kardan ayırmadan devam etti konuşmaya.

"İşte bu yüzden benim için en sancılısı bu durumu kabullenmek olmuştu. Hiç çekinmeden aşık olduğunu yüzüme vurman içten içe hoşuma gidiyordu. Benimle ilgilenmen, bana bakışlarının bile farklı anlamlar taşıdığını biliyordum. Bende ilk baş gösteren şey kıskançlık olmuştu, hani kahvaltı yaptığımız sabah bi kız arkadaşın yanımıza gelmişti. Galiba Gülcan'dan bile o kadar nefret etmemiştim!"

Çay GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin