Kafasının içinde insanlar horon ediyor gibiydi, midesinde de ninesi yağ vuruyordu sanki! Yüzüstü yatmıştı yatağa, yüzü gözü görünmüyordu ve öylesine bitkindi ki ancak tek gözünü açabildi.
"Midem bolaniyi." Ninesi olsa bu duruma böyle derdi. "Yuruğum sıkışiyi."
"Of salak Asiye of." Söyledikleri mırıldanmayı geçmiyordu tabi, zaten kolunu kaldırmaya bile hali yoktu. Ancak böyle de olmazdı, ellerinin üzerinde doğrulmaya çalıştı, sonra tekrar yüzüstü yatağa düştü. Tekrar denedi bu sefer daha istikrarlıydı, gözleri kapalı yatakta doğruldu, yavaş yavaş yere indi. Gözleri yarı açık yarı kapalı ellerini öne uzattı ve banyo kapısını buldu. Bu sırada hala birileri kafasının içinde horon ediyordu! Kendini küvetin içine attı ve suyu açmayı başardı. Başından akan soğuk suyla bir an şoka girse de ayılması için etkili oldu. Banyo yaparken bir yandan da hafızasını zorluyordu.
Dün gece ne olmuştu?
Odasına nasıl gelmişti?
Hiçbir ayrıntıyı hatırlamıyordu, en son hatırladığı bekarlığa veda için toplanan bir kadın grubuyla tanıştığıydı, onların masasına oturmuştu. Sonrası ise yoktu. Belki de otel görevlileri odasına kadar getirmişlerdi. Çünkü eğer onu Mustafa bulmuş olsa hatırlardı bunu, hatırlardı değil mi? Zaten canına okurdu Asiye'nin, rahat rahat yatamazdı yatağında. Bu duruma bir küçük bozuldu, demek ki Mustafa paylaşımını görmemişti, görse bile umursamamıştı.
"Düştüğüm hale bak onun yüzünden!" diye söylendi durdu küvetin içinde.
"Of Mustafa of boyun devrilsin." Nihayet kendisini daha iyi hissettiğinde suyu kapattı, banyo dolabının içinden büyük bir havlu alıp sarındı. Saçları için de bir baş havlusu aldı eline ve banyodan dışarı çıktı. Havluyu saçlarına götürüp ıslaklığını alırken içinden bir ürperti geçti. Tam o an kafasını kaldırıp ona bakan bir çift yeşil gözle eli havada kaldı. Şaşkınlıktan donmuştu resmen, ancak karşısında ki kişinin de ondan farkı yoktu. Asiye kendine gelince gözleri yangın yerine evrildi, sinirle bir çığlık attı.
"Senun benum odama ne işun var Mustafa!" Damarları deli deli akmaya başlamıştı.
"Ben..." diye geveledi Mustafa. Ne diyeceğini bilemedi ki oda, sadece Asiye'nin valizlerini odasına götürmek istemişti. "Ben şey getirdim."
"Ya hala bakıyorsun, sığır mısın be adam çıplağım çıplak." diye bağrında Asiye.
Tamam, tamamen çıplak olmayabilirdi ama üzerinde ki havlunun içinde öyleydi. Gerçi Mustafa bir kez olsun boynundan aşağısına bakmamıştı! Tamam, ilk an bi süzmüştü ama oda ne olduğunu anlayamadığı bir kaç saniye içinde olmuştu, sonrasında hiç bakmamıştı ki! Valizler elinden düştü ve kafasını cama doğru çevirdi, gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi.
"Burası benim odam, dün gece seni barlardan toplayınca kendi odama getirip sabaha kadar başında bekledim. Bi yarım saat önce bankaya gitmem gerekti, gelirken de valizlerini getirdim o kadar." Şimdi susup durma sırası Asiye'ye geçmişti. Demek Mustafa gelmişti dün gece bara, Allah bilir ne kadar içmişti ki bunları hatırlamıyordu. Rezil olmuştu işte! Halbuki bir bardak içip kalkacaktı oradan, sarhoş olmak gibi bir planı yoktu.
"Hem sen önce dün gecenin hesabını ver!" diye de ekledi Mustafa.
"Sana mı soracağım nerde ne yapacağımı? Bilmem farkında mısın ama reşitim ben!" diye bağırdı oda altta kalmamak için.
"Ne olursan ol! Başına bin türlü şey gelebilirdi, sadece şanslıydın. Seni ne halde bulduğumdan haberin var mı?" Mustafa'nın siniri tepesine çıkmıştı, bir kez olsun geri vites olmaz mıydı insanda? Asiye'de yoktu işte. Sinirinin alıp götürdüğü gafletle tekrar Asiye'ye doğru döndü, ama direkt gözlerine bakıyordu. Mustafa ona dönünce utandı Asiye, içten içe onun haklı olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.