Bölüm şarkısı : Volkan Konak - Nefesin Nefesime
* * *
Bir kaç dakika daha birbirlerine baktılar, hiçbir kelime o bakışlardan daha kıymetli, daha anlaşılır olmayacaktı zaten. İlk önce Asiye kendine geldi ve gülümsedi.
"Sen içeri geç, bende hazırlanayım olur mu?" diye sordu. Mustafa gülümsemesine karşılık vererek içeriye doğru bir adım attı. Ayakkabıları ve montunu çıkardıktan sonra eğilip Şuri'yi kucağına aldı.
"Bayağı büyümüş bu, çok güzel bakmışsın."
"Çok iştahlı." dedi Asiye kapıyı kapatırken. "Ben valizimi hazırlayayım hemen, dolapta yaprak sarma ve mercimek çorbası var gerçi tek kişiyim diye çok yapmamıştım ama sana yeter herhalde. Hatta çok açsan muhlamada yapabilirim yanına." Asiye'nin telaşı ve heyecanı birbirine karışmıştı, saçmaladığının farkındaydı ama kendini frenlemeyi beceremiyordu.
"Ben hallederim sen işine bak, hava çok soğuk kalın giyin ama." Mustafa bir yandan Şuri'nin tüylerini koşarken bir yandan ona doğru bakıyordu. Sonra cevap beklemeden salona girdi, kediyi koltuğun üzerine bıraktı ve mutfağa yöneldi. Asiye arkasından bakmayı bırakıp doğruca banyoya girdi önce elini yüzünü yıkadı, sonra aceleyle odasına girip valizini çıkardı. Eşyalarının yarısı zaten Rizedeydi o yüzden valizi çokta doldurmaya gerek yoktu. On dakika sürmedi kıyafetlerini hazırlaması, makyaj malzemelerini de çantasına yerleştirdi. Tatilde okumak için aldığı üç romanı da valizine koyduktan sonra fermuarı kapadı. Dolaptan siyah bir kot pantolon, toz pembe kalın bir kazak çıkardı. Hızlıca üzerini değiştirdi, çekmeceden bere, atkı ve eldiven üçlüsünü de aldıktan sonra hazırlığı tamamlanmıştı. Aynanın karşısına geçip kendini baştan ayağa süzdü.
"Bence gayet iyi görünüyorum." diye mırıldanarak yatağın üzerinde ki valizi indirip çeke çeke kapının önüne getirip bıraktı. Mutfağa doğru ilerledi, Mustafa çorbayı ve sarmayı ocağa koymuş ısıtıyordu. Masayı da hazırlamıştı hatta salata bile yapmıştı.
"Maşallah elin ne kadar hızlı." diye takılmadan edemedi Asiye. Mustafa çorbayı karıştırmayı bırakıp altını kapattı.
"Eh işte." deyip gülümsedi. "Haydi gel bir an önce yiyip çıkalım." Asiye kafa salladı ve masaya oturdu. Yemeklerini sessizlik içinde bitirdiler, sonra birlikte sofrayı toplayıp kalan bulaşıkları hızlıca yıkadılar. Son olarak Şuri'yi taşıma kabına yerleştirdikten sonra evden ayrılıp arabaya bindiler. Hareketleri birbirleriyle öyle uyumluydu ki, bu Mustafa'nın oldukça hoşuma gitmişti. Üstelik Asiye artık Mustafa'nın özellikle zıttına gitmiyor, ona uyum sağlıyordu.
* * *
"Şu kaloriferi biraz kısar mısın? Haşlandım valla." diye sitemle mırıldandı Asiye. Saatlerdir yoldaydılar Samsun'u yeni geçmişlerdi, hava öyle kötüydü ki oldukça yavaş ilerliyorlardı.
"Hasta olursun, içerisi hemen soğuyor."
"Mustafa vallahi daraldım bak, yol üstünde içine sinen bir yer bulamadın diye kaç saattir mola da vermedik. Havasız kaldım ya." diye söylenmeye devam etti Asiye. Kalın kazak giydiğine öyle pişman olmuştu ki, utanmasa kazağını çekip çıkaracaktı.
"Biraz daha sabret, ilerde çok güzel bir yer var." Mustafa onun hastalanmasından korktuğu için arabanın ısısını düşürmeye yanaşmıyordu. Aslında kendisi de bunalmıştı yoğun sıcaktan ancak bir kaç dakika içinde mola vereceklerdi zaten. Asiye koltuğa daha da yaslanarak ofladı. Şuri ise sıcağa bayılıyordu, taşıma kutusunun içinde uyumakla meşguldü.
"Yavaş ilerliyoruz, akşama kadar gitmiş olur muyuz ki?"
"Merak etme, yetiştireceğim seni. Sadece tedbir amaçlı çok fazla hız yapmamaya çalışıyorum." diye açıklama yaptı Mustafa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.