Evvel zaman öncesi..
Küçük bir aşk meselesi...Asiye saçlarının bozulan örgüsünü tekrar tekrar düzeltip çıkan perçemlerinide iki tel tokayla arkadan tutturdu. Tamamen hazırlandıktan sonra darniden inip mutfağa girdi, annesi sarma sarıyordu. Mustafa abisi geçen hafta askerden dönmüştü, hepsi sevinçliydi ama bir yanları buruktu. Normal şartlarda bu hafta terhis olacaktı ama operasyonda yaralandığı için erken göndermişlerdi. Bacağından yaralanmıştı, yarası çok ağır değildi ama yine de evde iyi bakılması gerekiyordu. Nermin teyzesinden duyduğuna göre psikolojik olarakta biraz etkilenmişti. Nermin hanım okulunu bitir öyle git demişti Mustafa'ya, ancak o dinlememiş önce askere gitmek istemişti. Üniversite sınavlarına askerdeyken girmişti, tercihlerini yapmıştı. Planı Haziran ayında askerden gelip Eylül'de okula başlamaktı.
"Anne, ben önden gideyim mi belki yardım lazımdır?"
"He kizum git, butun yük Nermin'e bindi, biraz yardum edersen."
"Tamam, bir şey gidecekse götüreyim."
"Dolapta turşi kavurma var, sen oni gotur, ben sarmayi pişirup gelurum." diye talimat verdikten sonra işine geri döndü. Asiye dolabı açıp çelik tencereyi eline aldı, kapıya doğru yürüyüp hamal lastiklerini ayağına geçirdikten sonra yola düştü.
Merdivenleri çıkıp asfalt yola çıktı, gördüğü bir kaç kişiyle ayaküstü muhabbet edip yürümeye devam etti. Nermin hanımın eviyle aralarında çok mesafe yoktu, bir kaç dakika sonra varmıştı bile. Yaz günü köydeki evlerde kapılar kapalı olmazdı, Asiye lastiklerini antrede çıkarıp içeriye girdiğinde evde kıyamet kopuyordu."Bir bardak su bile getirmem artık, bu nedu ya? Hem istekleri bitmiyor hemde hiçbir şeyden memnun olmuyor!"
"Riza, zevzek zevzek konişma, abin kolay şey mi yaşadi?" diye üsteledi Nermin hanım. Asiye elinde tencereyle şaşkın bir suratla salona doğru yürüdü.
"Anne, Ayşe nenemi ben bakıyorum, Canan'ı ben bakıyorum, abimi de ben bakıyorum. Biri yaşlılıktan laftan anlamıyor, öteki çocuk diye laftan anlamıyor ama abimin yaptığı eziyetten başka bir şey değil! Benimki de can!" diye bağırdı Rıza ayaklarını yere vura vura.
Mustafa kollarını önünde kovuşturmuş divanın üzerinde uzanıyor, bir yandanda gözlerini kısmış bir avcı gibi Rıza'yı kesiyordu. Sonunda dayanamayarak lafa girdi. "Bakmazsan bakma lan, senden iş isteyen mi oldu? Anam dikti seni başıma, zaten bir bok becerdiğinde yok."
"Selamın Aleyküm." dedi Asiye ancak sesi içine kaçmış gibiydi. Rıza'yı ilk defa böyle görüyordu.
"Oy hoşgeldun kizum, habu delilerle uğraşmaktan gelduğuni duymadum." dedi Nermin hanım Asiye'ye doğru yürürken. "Bu nedu?"
"Turşu kavurma getirdim, annemde sarma sarıyor pişirip gelecek." diye cevapladı tencereyi ona doğru uzatırken. "Sesiniz taa dışardan duyuluyor, ne oldu böyle?"
"Ne olacak, abim bütün sinirini benden çıkarıyor! Ne surat asması bitti ne kaprisi, sanki ben vurdum ayağını." deyince Rıza, Mustafa arkasından aldığı yastığı Rıza'nın kafasına fırlattı.
"Düzgün konuş lan, düzgün konuş."
"Yarın aç kal da gör gününü, çok ararsın beni."
Asiye'nin şaşkın bakışları ikisinin arasında gidip geldi. Nedense Rıza abisini haksız buldu, sonuçta Mustafa abisi yaralıydı. Ne olurdu yani biraz daha sabır gösterse?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.