Bölüm şarkısı : Ekin Uzunlar - Son Bir Kez
* * *
Eve gelişlerinin üzerinden bir kaç saat geçmişti, Asiye yarım saatte bir Mustafa'nın ateşini kontrol ediyor, durumu hakkında az çok fikir sahibi oluyordu. Kulakları her an köprüden gelebilecek haberdeydi ancak köprünün çökmesi o kadar da kolay kontrol altına alınabilecek bir durum değildi.
Dağ yolunu kullanabilmeleri içinde toprağın temizlenmesi gerekiyordu, bunun içinde biraz daha zamana ihtiyaç duyulabilirdi. Şu an için beklemekten başka yapılabilecek bir şey yoktu. En azından ateşini 38e düşürebilmişti, yine de Mustafa bu süreçte gözlerini hiç açmamıştı.
Komidinin üzerindeki tepsiyi aldı ve yerinden kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Canan, Nermin hanım ve Halime hanım geniş mutfağın ortasında ki masa da hiç konuşmadan oturuyorlardı. Asiye tepsiyi tezgaha bırakıp bir sandalye çekti, suskunlukları çıldırtacak cinstendi.
''Asiye abla, bak hiç iyi görünmüyorsun. Rengin sarardı, sende biraz dinlen ben beklerim abimin başında." dedi Canan doldurduğu çay bardağını Asiye'nin önüne bırakırken. Asiye halsizlikten ölse de tebessüm edip çayına iki şeker attı.
''Dert aramayın kendinize ben gayet iyiyim."
"Kizum ben eve gideceğum dun gece gidemedum, nenenun akli sağa kalmiştur. Bi gidup bakayim."
"Tamam anne, ben buradayım."
Halime hanım başını sallayıp sandalyeden ayaklandı. Nermin hanım onu geçirdikten sonra tekrar gelip yerine oturdu.
"Asiye'm, Mustafa nasi boyle birden bire hastalandi. Dun hiç bişesi yokti." diye sordu merakla Nermin hanım. Asiye oturduğu yerde küçüldüğünü hissetti. Ona yaptığı hatayı anlatamazdı, bundan yeteri kadar utanıyordu zaten. Oda aklına gelebilecek ilk yalanı uydurdu.
''Dün gece elektrikler kesildiği için sobayı açamadık, odunlarında hepsi ıslaktı kuzineyi de yakamadık tabii..'' dedikten sonra başını eğdi. ''Çokta bi eşya yok orda biliyorsun, bi battaniye vardı onu da ben kullanınca...'' devamını getiremedi yalanının, zaten herkes anlamıştı ne olduğunu bitirmesine gerek kalmamıştı.
''Allah Allah, bunyesi sağlamdur aslinda.'' diye düşünceli bir sesle mırıldandı Nermin hanım.
''Olacağı varmış işte anne, abim kolay hasta olmaz ama bilirsin olduğu zamanda ağır atlatır. Şimdi de öyle oldu işte.'' dedi Canan geçiştirmek ister gibi, çünkü Asiye ablası daha fazla soru sormamaları için gözleriyle yalvarıyor gibiydi. Muhtemelen onun anlattığı gibi de olmamıştı olay, yine de irdelemek istemedi. Asiye ablası en doğrusunu bilirdi sonuçta.
''Ah ah, bi gelinum olsaydi da o baksaydi uşağuma, Asiye'm de boyle perişan olmazdi.'' dedi Nermin hanım ahlanıp vahlanarak. Canan şaşkınlıkla annesine bakakaldı, şimdi Asiye ablasının yanında edilecek laf mıydı? Asiye duyduklarından sonra başından aşağı bir kova sıcak suyun boşaldığını hissetti.
''Estağfurullah Nermin teyze, aramızda böyle şeylerin lafı mı olur?'' dedi bakışlarını masanın üzerinde duran ellerine indirerek.
Canan, abisinin Asiye ablasına olan duygularından emindi, çok önce ona diğerlerinden daha farklı davrandığı için sezmeye başlamıştı bu durumu. Asiye ablası İstanbul'a gittikten sonra abisinin de ne hikmetse aynı zamanda İstanbul'da işinin çıkması tesadüf gibi gelmiyordu ona. Sevgili olduklarını düşünmemişti zira Asiye abisine bir abi gibi davanmıştı şimdiye kadar. Canan yaşı küçük olsa da olgun ve gözlemci biriydi. Bu yüzden büyüklerinden daha önce sezinleyebiliyordu bazı şeyleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.