Bölüm şarkısı : Ayşenur Kolivar - Getma
Herkese Merhaba :) Medyaya çok sevdiğim ve biraz da olsa bölüme anlam kattığını düşündüğüm bir parça bırakıyorum. Bundan sonra gelecek bölümlerde de bu paylaşıma devam edeceğim:)
Keyifli okumalar.
* * *
Yatağın içinde dönüp durdu, aklı ve yüreği tamamen birbirine karışmış, mantıklı olmaya çalışarak hayatına devam ediyordu. En azından etmeye çalışıyordu.
Gözlerini kapatınca Mustafa'nın derin bir gölü andıran yeşil gözleri önüne düşüyordu. Bu hiç iyi bir şey değildi, hem de hiç! Bu evde kalmaya başlayalı iki gün olmuştu, eve geldikleri günün sonrasında evin eksiklerini tamamlamak için büyük bir alışveriş merkezine götürmüştü onu Mustafa. Dikişleri için pansuman yaptırmaya hastaneye uğramışlardı. Sonra da eve bırakmıştı, ondan beridir de arayıp sormamıştı.
Evde ki ilk gecesini biraz huzursuz geçirmişti aslında, ancak tedirgin olacak bir durum olmadığını da biliyordu. Acele etmeden yataktan kalktı, elini yüzünü yıkadı. Kendine ufak tefek tek kişilik bir kahvaltı hazırladı, yemeğini somurtarak yedi. Öyle ki artık bunalmıştı, hiç kimsesi yoktu burada. Okulun başlamasına da daha on gün vardı. Ah o uyuz Mustafa! İnsan bi hal hatır sormak için arardı hiç değilse. Annesi de çok sık aramıyordu, Asiye anlıyordu ama durumu, bilhassa babasının aratmadığını, hala geri dönmesine umut bağladığını biliyordu. Bu zaman da en büyük destekçisi Merve'ydi, günde en az üç kez telefonda konuşuyorlar, yetmediği yer de mesajlaşıyorlardı.
Ders programı belli olmuştu, bir kaç haftadan sonra derslerini aksatmayacak part-time bir iş aramaya koyulacaktı. Hazıra dağ dayanmazdı sonuçta. Lokmaları boğazından inmemeye başladığında ağır ağır kalktı masadan, etrafı topladı. Sarsak adımlarla salona geçip kanepeye kuruldu ve televizyonu açıp sabah programlarından birinde durdu. Öylece boş boş ekrana bakınırken telefonu çaldı. Merve'ydi muhtemelen, onu Merve'den başka düşünen mi vardı canım! Ancak arama ekranında Mustafa'nın adını görünce nabzı hızlandı. Sakin olmaya çalışarak aramayı cevapladı.
"Efendim." dedi son derece özensiz bir şekilde.
"Merhaba, nasılsın Asiye?" diye sordu Mustafa otel odasında volta atarken. İki gündür aramamayı becermişti ama artık daha fazla dayanamamıştı.
"İyiyim eksik olma. Sen nasılsın?" Bu sefer ses tonu hafif iğneler gibi çıkmıştı Asiye'nin.
"Sağ ol, bende iyiyim çok şükür. İstersen bugün biraz dışarı çıkarayım seni, sıkılmışsındır belki." dedi Mustafa, sesi durumu hiç çaktırmıyordu ama reddedilmekten de bir parça korkmuyor değildi. Asiye koltukta dikleşip tek kaşını kaldırdı. Ancak iki gün sonra aklına gelmişti beyefendinin demek!
"Yoo hiç sıkılmadım, hatta bugün yapmam gereken işler vardı aslında."
"Bu akşam uçağım var, geri dönüyorum." dedi Mustafa.
Asiye doğrulduğu gibi koltuğa geri yaslandı.
"Madem öyle diyorsun. Bir saate hazır olurum ben."
"Tamam ben gelince ararım seni." dedikten sonra Asiye kapattı telefonu, bir kaç dakika yerinden kalkmadı. Sonra silkelenip kendine geldi, kalkıp banyoya girdi. Ne çok özenerek hazırlandı ne de çok özentisiz. Normaldi işte, her zaman ki kendisiydi. Değişen bir şey yoktu ki!
* * *
Bir kaç saat sonra kız kulesinin önünde ki kafeteryalardan birinde oturmuş öylece karşıya bakıyorlardı. Aslında kuleye bakan sadece Asiye'ydi, Mustafa fırsattan istifade onu seyrediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çay Güzeli
RomanceKaradeniz'in gözbebeği Rize'de, çay filizlerinin arasında yeşeren bir aşkın öyküsü. 31.10.2017 Not: Yazdığım karakterlerin TV dizisinde ki karakterlerle veya konusuyla bir ilgisi yoktur. Sadece isimler aynı denk gelmiştir. Bilginize.