22. Bölüm

21.1K 1K 95
                                    

Herkese merhaba 😘 Sanırım bölüm sonuna bıraktığım notlar çok okunmuyor bende bu kez bölüme başlamadan yazayım istedim. Bölüm geçen hafta gelecekti fakat sanırım hayatımın en yoğun 10 gününü geçirdim. Doğumlar, mezuniyetler, üniversite sınavları derken üzerimden bir yıllık aksiyon gelip geçti. Sabrınız için en içten dileklerimle teşekkür ediyorum sizlere.

Keyifli okumalar❤️

* *  *

Hani dünyanın merkezinde bir çekirdek vardı ya, şimdi bastığımız yerin binlerce kilometre aşağısında bulunan hani! Asiye şu anda o çekirdeğe girecek kadar yerin dibine inmek ve tepine tepine ağlayıp, bütün ömrünü o çekirdekte geçirmek istiyordu. İnanılmaz derece de yoğun bir utanç duygusu baştan ayağa kadar vücuduna hükmediyor, artık bu duygudan başka bir şey hissedemeyeceğini düşünüyordu.

Nasıl olurda gözü bu kadar kararabilmiş, böylesine bir hareketi düşünüp taşınmadan uygulamaya geçirmişti? Safi aptallıktı yaptığı! Daha başka bir kılıf bulamıyordu bu aptal davranışına. Olgun insanlar asla böyle yapmıyordu, önce konuşmayı seçmeli her şeyi yerli yerine oturmalıydı. Şimdi hava da milyonlarca asılı kalan bir sürü cevapsız soru vardı. Kendini Canan'ın odasına kapatmış yatağın üzerinde yüreğindeki yangınla kıvrılırken, iki adam hayatın ortasında birbirilerinden gözlerini kaçırarak oturuyorlardı.

Ahmet bey Asiye'ye kızgın değildi, kızgın olduğu kendi oğluydu. Kızın yaşı ondan küçüktü ve Mustafa ortalık yerde böyle bir şeye kalkışmadan onu durdurmalıydı. En azından bunu yapacak kadar düzgün yetiştirmişti onu. Mustafa, Asiye'nin içeri ki odada canı çıkana kadar ağladığını ve inanılmaz derece utanç duyduğunu biliyordu. İşte bu yüzden oturduğu yerde daha fazla kalamadan ayaklandı. Ahmet bey kaşlarını çatarak ona baktı.

"Ola otur oturduğun yere, benum asabumi bozma." dedi sert ve kesin bir sesle. Mustafa babasının sesiyle olduğu yerde durdu ama tekrar oturmadı.

"Kendine işkence ediyor şu an, gidip bir konuşayım."

"Rahat birak kizi, ağlasun rahatlar." Ahmet beyin az önceki aksiliği yerini bilge bir adama bırakıyordu.

"Ne olacak şimdi baba?"

"Ne bileyim ne olacak? Hani sen kizi sevmeyidun, hani kardaşun idi? Bağa bunu bi de hele."

"O zaman öyle söylemem gerekiyordu söyledim. Öteki türlü beni sevmediği halde Cemal amca evlendirecekti bizi. Öyle daha mı iyi olurdu yani?" dedi Mustafa bıkkınla tekrar divana otururken.

Ahmet bey arkasına yaslanarak oğluna baktı. "Ha şindi çok daha iyi oldi he mi oğlum? Seveysan alacasun, almayisan bakmayacasun. Sen istedun ki hem almayayim hem da bakayim. O senun anan ne kadar guzeldu oyle."

"Baba öyle demek istemediğimi bal gibi biliyorsun. Kız okumak istedi, bende okusun istedim. Bana kalsa ben alır evlenirdim, Asiye beni istemiyordu bende yolundan çekildim."

"Artuk sever mi sevmez mi ben orasini bilmem, muhtarun karisi butun köyun diline dolamiştur bizi. Cemal daha da kudurur şindi, bu işi evluluk paklar." Mustafa sinirle ayağa kalkıp babasının karşısına dikildi.

"Ne evliliği Allah aşkına baba, bir öpücük için ikimizi  zorla evlendirecek misiniz? Bari bir fikrimizi alsaydın!" diye söylendi hayatın ortasında dolanırken. Bu söylenme odadan çıkıp tuvalete gitmek üzere olan Asiye'nin kulaklarında çınladı.

'Bir öpücük için.'

Oysa Asiye o öpücüğü vermek için kilometrelerce yolu aşıp gelmişti. Yüreği gelene kadar ağzında atmış, her şeyin farklı olacağını ummuştu. İyi oluyordu işte ona da! Bu adamı zamanında nasıl üzdüyse artık, başına gelenler onun vicdan azabının hayatının üzerindeki etkileriydi. Yine de bu biraz ağır olmamış mıydı? Aman sanki Mustafa'yı isteyen vardı da! Size en başında söylemiş olmalıyım. Burnu düşse üzerine birde o basardı düştüğü için. Yanaklarında ki ıslaklığı sildi çabucak, her halinden dağıldığı belliydi ama gözyaşı akarken konuşmaya kalksa onu çok ciddiye alan olmazdı. Kimse onun gururunu ayağının altına alıp üzerinde tepinemezdi. Hayatın merdivenlerinden inip iki adamın arasında durdu. Mustafa'ya bakmadı bile, direkt Ahmet beye döndü bakışları.

Çay GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin