Efsanelere rağmen uyuyabilen bir vampir olmak öyle güzeldi ki. Insanlara benzeyen bir özelliğim sanırım sadece buydu. Ortak özellikleri seviyordum kendimi daha az dışlanmış hissettiriyordu.
Insan olabilmeyi, onlar gibi mutlu olabilmeyi öyle isterdim ki. Rüyamdaki gibi. Gülümseyerek gözlerimi açtığımda kalkıp hazırlanmam gerektiğini biliyordum. Biraz daha gülümsedikten sonra ayağa kalktım.
Güneşin içeri gayet parlak girmesine bakılırsa nerdeyse öğle olacaktı. Hazırlanmam yarım dakika sürdü. Bir kız olarak bu en çok benim işime yarıyordu ama bunun bir anlamı yoktu. Özenmemi gerektirecek bir durum görmemiştim.. hiç bir zaman.
Kırmızı bir elbise giydim, dekoltesi yoktu böylece güneş tenimi daha az sızlatıyordu. Sürekli pantolon giymekten bıkmıştım bacaklarımı en kapatan şeydi, beni güneşten koruyan ama bugün giymek istemedim işte. Bugün ilk kez farklıydı. Bende farklı bir şey giydim.
Üzerimde her renk, resim kağıdı üzerindeki sulu boya izleri kadar netti. Eğer renklerde olmasaydı mezardan yeni çıkıp dolaşmaya karar veren bir ölü gibi görünecektim.
Derin bir nefes aldim alt kata inerken. Gelmesine üç beş adım vardı. Kapı çalındığında zaten önündeydim ama hemen açmadım. Onu beklediğimi düşünüp sırıtırdı eminim.
- Günaydın.
Üzerimi süzdü, dün ki pijamalarımdan sonra sanırım hoşuna gitmişti. Acaba yine onları mı giymeliydim ?
Gülümsedim kapıyı dışarı çıkıp kapatırken. Nereye gidip ne yapacağımız hakkında en ufak fikrim yoktu. Bu arada neden lacivert giymişti ki, lanet olsun çok yakışmıştı. Kafamı sallayıp kilidi deliğinden çıkardım. Hızlı hareket etmemeye çalışıyordum ama gercekten bu yavaşlık sıkıcıydı.
Yol boyu sessizce ilerledik. Dün avlanmamıştım ve bu benim açımdan olmasa da onun açısından inanılmaz büyüklükte bir eksiydi.
Bir cafenin önünde durduğumuzda bana baktı. Tekrar lanet okudum iğrenç şeyler içip sonra onları evde kusmak zorundaydım. Vücudum yani midem kan dışında hiç bir şeyi kabul etmiyordu.
Oturduğumuzda o kahve isteyince bende aynısından istedim sonuçta ne farkederdi ki, midemde kalmayacaklardı.
Şimdi göz temasi zamanıydı. Kahverengi gozleri sanki bir seyler soracak gibiydi ama ağzında tek bir hareketlenme bulamadım. Kalbinin sesi arada hızlanıp tekrar yavaşlıyordu. Acaba diyemediği şeylerden mi yoksa kalbinde gerçekten bir sorun mu vardı ?
+ Söyle.
Önce durdu ve dudağını büktü. Derin bir nefes alıp ellerini bardağın kenarlarına doladı. Ne diyecekti ki bu kadar gerilmişti.
- Seninle böyle boş boş oturmak bile hoşuma gidiyor Lucy.
Sesinin tınısı neden bu kadar etkileyiciydi. Tekrar kafami salladım. Bana anlamaz gözlerle bakti. Salak olduğumu düşünecekti ya da şizofren.
+ Arkadaşlar böyle şeyler hisseder mi ?
Ona imali imali bakarken gözlerini eğdi. Kirpiklerinin bir erkeğe göre ne kadar uzun oldugunu farkettim.
- Dün gece rüyamdaydın.
Tanrım. Sende benim. Bu gercekten ikimizinde bilinc altında birbirimiz olduğunu falan göstermiyordu dimi ?
Güldüm olayi sıradanlaştırmam gerekti.
+ Olabilir gün boyu birbirimizi gördük rüyalar geçirdiğimiz günün biriktirdiklerini yansıtır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampireRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.