Sınav haftası ilerlerken okulda çevreme daha çok dikkat ediyordum. Taylor'ı okulda hiç görmemiştim. Beni, eğer doğruysa nerden izlediğini merak ediyordum. Düşüncelerimi Robert elimi tutmadığı zamanlar serbest bırakıyordum çünkü Taylor konusunda fazla hassastı.
- Sanırım bu sınavdan da AA aldık.
Sınıftan çıkarken Robert gülerek kolunu omzuma attı. Kolunun altında ne kadar ölümsüz olsamda kendimi daha güçlü hissediyordum. Psikolojik olarak bana verebileceği tüm gücü veriyordu.
+ Çok çalıştık, bunu hakettik ama değil mi ?
Dudaklarını büzüp düşünüyormuş gibi yaptı.
- Aslında.. pek çalışmadık sanki ama hakettik sanırım.
Yılların birikimiydi aslında, bilgi para ister istemez birikiyordu. Kaç yıl geçtiğini bile bilmiyordum.
Bende güldüm ve koridorda yürümeye devam ettik. Insanlar sınav hakkında konuşup duruyordu. Birbirlerinin cevaplarını karıştırıyordu, kızlar bu konuda daha aceleciydi. Erkeklerse ellerinde rulo şeklindeki not kağıtlarını çöpe tıkıp dışarı çıkıyordu.
Sınavda hafif başlayan baş ağrım eve yürürken şiddetlendi. Iki gündür avlanmamıştım.
- Bir sorun mu var ?
Robert yolun ortasında durup yüzümü ellerinin arasına alıp ona bakmamı sağladı. Aklımdan geçenleri duymuş olmalı ki sağ elinle yanağımı okşayıp ellerini yüzümden çekti.
- Seninle gelmemi ister misin ?
+ Hayır gerek yok en geç yarım saate gelirim.
Uzanıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum ve ormana gittim. Aslında biraz tırsıyordum ama hazır Stefan olayının üzerine bir sünger çekmişken belli etmemeye çalışıyordum. Hızla ormana gidip yükseklere çıktım. Bir ağacın dalına yerleşip etrafı taradım. Açık kahverengi bana yetecek boyutta bir ceylanı gözüme kestirince yukardan üzerine atlayıp işimi bitirdim. Çok hızlı olmuştu ağzımı silip çömeldiğim yerden kalkarken bir hıçkırık sesi duydum. Havayı derince kokladım, insan değildi ama hayvanda değildi.
Sesin geldiği tarafa bakınca ağaca yaşlanmış birini gördüm. Yaklaştıkça başını dizlerine yaslamış Taylor'ı görünce bir an duraksadım. Yanına gidip gitmemekte kararsızdım. Kötü gözüküyordu ama Robert..
Başını bir anda kaldırıp az önce benim yaptığım gibi havayı kokladı. Arkasına dönüp tam beni farkedecekken görünmez oldum.
Refleks gibi bir şeydi ama iyi olmuştu. Belki ne yapmam gerektiğine karar verince kendime dönüp onu yapardım. Şuanlık sadece burda kalmak istedim.
Etrafa bakınmaya devam ederken yaşlı gözleri ve kırmızı burnuyla ne kadar da çaresiz gözüktüğünü farkettim. Erkeklerin ağlamasına kızların ağlaması kadar şahit olmamıştım hiç.
Eğilip yanına oturdum, kafasını tekrar dizlerine yaslayıp öylece durdu. Ağzından arada kaçırdığı küçük hıçkırıklar bende daha çok merak uyandırdı. Onu tanıdığım ilk günden beri alaycı yüzüyle sırıtıp duruyordu. Dün sinirli halini de görmüştüm ama simdi..
Ona ne olduğunu soracaktım. Aklıma ilk vampir günlerim geliyordu. Hic bir şeyi hatırlamadığım, kendimi yapayalnız hissettiğim ilk günler.. Birinin gelip bana her seyi anlatmasını yanımda olmasını o kadar çok istemiştim ki.
Biraz geriye gidip kendime dönüştüm ve o da hemen kafasını kaldırıp hızla arkasına döndü. Gerçekten vücudunda sahip olduğu gen vampirleri hemen hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampiroRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.