Amy Robert'ın bakışlarına gözleri kocaman olmuş bakarak kafasında bir cevap ararken ben onun arkasına geçip onu geri çekmeye başlamıştım bile. Amy içgüdüsel benimle birlikte geri geri adım atarken Robert üzerine doğru geliyordu. Hissettiklerini aklımdan geçirmek istemiyordum çünkü dikkatim dağılırsa, ufak bir nefes alışımda Amy iki vampire birden yem olacaktı.
Bu şekilde işe yaramayacağını anladığımda Amy'nin önüne geçip Robert'ı tutmaya çalıştım. Arkamda neler oluyor fısıltısı sorulabilecek en masum soruydu. Robert o kadar güçlüydü ki beni engelledi ve bir tüymüşüm gibi hızla kenara itti, koltuğa çarptığımda hemen toparlandım. Onu bu şekilde engelleyemezdim.
Amy'e 'Kaç' diye bağırdıktan sonra tekrar Robert'ın önüne geçtim ve o daha hızlanmadan dudaklarına yapıştım. Eğer bu da işe yaramazsa Amy'nin varlığı gerçekten dünyadan silinecekti, hem de sonsuza kadar.
Uzun bir süre ara vermeden onu öperken gözlerimi açıp ona baktığımda gözlerini kapatmıştı. Kafasını dağıtmasına yardımcı olacak bir süre daha onu öpmeye devam ettim. Bir pişmanlık daha yaşamasını istemiyordum, onun böyle kötü bir anı daha yaşamaması için her şeyi yapardım.
Öperken ellerine uzanıp yumruklarını gevşetmeye çalıştım. Tam dudaklarımı çekip yüzüne bakacakken dudaklarımızın arasından sessiz bir cızırtı geldi. Daha dudaklarımı o şokla çekemezken bi anda kalbim atmaya başladı, o kadar hızlıydı ki nerdeyse bir.. bir insan kadar. Sesin kesilmesini beklerken Robert'ı öpmeye devam ettim. Ellerim saçlarına değdiğinde bana şiddetle karşılık vermeye başladı. Elleri belimi sardı, düşebildiğim tek şey bu anın bitmemesi gerektiğiydi. Kalbimin sesi kesilmemişti, bu kadar uzun süre attığına daha önce hiç şahit olmamıştım. Aynı sesi ondan da duyarken kafamı geri çekip titreyen tshirtüme baktım. Nerdeyse 328 saniye olmuştu ama hala atıyordu. Kafamı kaldırıp ona baktığımda ve gözlerimiz kenetlendiginde yaşadığım her şeyi bana unutturan şeyle dizlerimin üzerine çöktüm. Sanki birbirimizin yansımasıymışız gibi Robert'ta aynı şeyi yaptı. Gözlerimi ondan çekemiyordum. Kalp seslerimizin arasında zaman, kavramını yitirirken onun hayatımın merkezi olduğunu ve ondan beni hiç bir şeyin kopartamayacağını kalbim beynime ezberlemişti bile. Sanki her şey ona bağlıydı, sanki her şey onun için vardı. O yer çekimiydi, balıksam suydu, insansam nefesti. Yaşamam icin gereken her şeydi. Kafalarımız aynı anda hafifçe aynı yöne yatarken Robert benim için artık kandan önemliydi. Kesilmeyen kalp sesimin nedeniydi. Vampirler bunu yapabilir yani mühürlenebilir miydi ?
Kafalarımız yaklaşıp alın alına geldiğimizde ikimizde derin bir nefes aldık. O anda unutmamım ölmem kadar imkansız olduğu kokusu ciğerlerime doldu ve parmak uçlarıma kadar yayıldı. Gözlerimi istemsizce kapattığımda ve ne olduğunu anlamaya çalıştığımda hala atan kalp sesime inanmaya çalıştım. Artık yaşıyordum, yaşıyorduk. Onu seviyordum onu dünyada sevilebilecek her şeyden çok seviyordum.
Ellerimi ellerine uzattım. Teni benim ki gibiydi ama içimi ısıtmak için yeterli sıcaklığa sahipti. Gözlerine bakarken aklımdan gecenler artık yaşamamın kanıtıydı. Seni seviyorum Robert.. Geri dönüşümsüz, karşılıksız ve sonsuza dek..
- Bende seni seviyorum Lucy, her şeyden çok.
+ An-anlamadım.
- Bende seni seviyorum.
Fısıltısının arasında bunu nasıl duyduğunu anlamaya çalışırken alnımı alnından çekip ona bakmaya başladım.
+ Bunu.. sadece düşündüm.
- Nasıl yani düşündüm der-?
+ Bir sey düşün. Aklından bir şeyler geçir.
Ee.. cok güzelsin Lucy, seni tekrar öpsem fena olmaz san-
Onu duyuyordum, birbirimizi duyuyorduk. Bu olağanüstü şeyin arasında aklından geçenleri bildiğimi göstermek icin hızla onu öptüm. Onun ne kadar mükemmel olduğunu ve dudaklarımızın uyumuna hayran kalmışken gülümseyerek geri çekildim.
- Sen daha mükemmelsin.
Bu mümkün olabilir miydi ? Cidden bu kadar inanılmaz bir anın içinde olabilir miydim ?! Zihinlerimiz de kalplerimiz gibi birbirine aitti artık. Bana sonsuzlugun en büyük hediyesiydi Robert ve ben hala onun varlığına inanamıyordum.
+ Acaba.. acaba her zaman duyabilir miyiz birbirimizi ?
- Bir bakalım.
Beni koltuğa oturtup yanıma oturdugunda gözlerini gözlerime dikti. Bir şeyler duymayı bekledim ama sadece sessizlik vardı.
- Ne söz soyledim ama şair vampir Rob !
O kendisine gülerken ben neden duyamadığımı düşünüyordum.
+ Bir sey duymadım.
- Gerçekten mi ? Tanrım bir daha aynı kafiyeyi nasıl yakalarım.
Bana doğru yaklaşıp boynuma eğilip öperken aklımda kendime ait olmayan sesleri tekrar duymaya başladım.
- Enfes kokuyorsun Lucy, bu muazzam. Burnumu teninden cekmek ve havayı koklamak gercekten ciğerlerime işkence ediyor. Keşke hep burda durabilsem, kokun da beni sarho-
+ Duyuyorum ! Kokum.. kokumdan bahsediyordun değil mi !?
- Hey özel hayat gizliligi nerde !
Ikimizde gulerken anlamıştım temas, temas gerekliydi. Ancak temas olduğunda, birbirimize dokunduğumuzda duyabiliyorduk. Yakınımdayken neler düşündüğünü her zaman bilecektim.
- Vay, gerçekten mi ?
Ona şu an dokunurken beni duymuştu işte. Ve o da ışıl ışıl gülümsüyordu. Sanırım bayılacaktım. Geri çekildi ve bende şükrettim yoksa gerçekten bayılabilirdim.
- Nefes al bayılacaksın.
Sözleriyle birlikte kahkaha attıktan sonra boğazını tutarak ayağa kalktı.
- Sanırım.. biraz avlanmam gerek. Sende şey gelmek ister misin ?
Şu an o kadar da ihtiyacım yoktu ve onu o şekilde görmek nasıl hissetirirdi bilmiyordum. Ben kendimi avlanırken hiç görmemiştim sanırım görmekte istemezdim. Ona bugün ki Amy olayından sonra biraz düşünme fırsatı vermek için kafamı hayır anlamında salladım.
+ Bu şekilde mi dışarı çıkacaksın ?
- Kimseye görünmeden hızla gidip gelirim, ve kimseye bak-bakmamaya da dikkat ederim.
Yüzünü buruşturunca Amy'i düşündüğünü anladım. Amy'e teşekkür etmeliydim. Ben onu bir av olmaktan kurtarırken o, benim dünyanın en özel hediyesini almamı sağlamıştı. Robert'ı öpmüştüm ve kalbim atmaya, bende yasamaya başlamıştım.
Gittiğinde evde kendi kendime gibi bağırdım.
+ Artık yaşıyorsun Lucy ! Tanrım şu kalbe bak ! Yaşıyorum iste yaşıyorum !!!
Bu kadar mutlulugun hayatıma ne kadar fazla olduğunu düşünüyordum. Iyi ki gelmiş ve beni bulmuştu. Yıllarca benim gibi birini aramıştım ama aramayı bıraktığımda o beni gelip bulmuştu. Aklımdan çıkmıyordu, ondan başka bir sey düşünemiyordum.
Yarım saat sonra kapı çalındığında bile onu özlemiştim. Gerçekten beni büyülemişti.
Kapıya hızla gidip kolu çevirdiğimde gözlerim istediğim kişiyle buluşmadı. Tanımadığım bir yüz kafasını yan yatırmış bana kırmızı gözleriyle bakarken onun bir insandan fazlası olduğunu anlamıştım.
Kapıyı eliyle iyice ittirip içeri girdiğinde geri geri adım atmaya başlamıştım. Gözlerindeki renk vücudumda adrenalin etkisine başlamıştı bile. Kaç insanın kanı gözlerinde saklıydı acaba ?
Kollarını açıp üzerime doğru ilerlerken yüzündeki korkunç ifade, genişce gülümsemesiyle bozuldu.
- Merhaba kızım, neden öyle duruyorsun babana sarılsana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampireRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.