Bir hafta önce bana kanıtlanan tek şey Amy'nin küllere dönüşmesiyle büyünün geçerli olduğuydu. Zaten olumsuzdum ama sanirim simdi duble ölümsüzdüm. Peki ona üzülmeli miydim.. Biraz evet biraz hayır. Yanımda uykusunda sayıklayan adamı sevmişti ama adam ondan çoktan vazgeçmişti bile. Bana gösterdiği kabus aklıma gelince yüzümü buruşturdum.
- Hayır o tehlikeli, buraya gel.
Robert'a bakıp gece boyu ağzından çıkan en anlamlı cümleye odaklandım. Derin bir iç çekip kaşlarını çattı sonra diğer tarafa döndü. Bir şey daha demesini bekledim ama düzenli nefes alış verişleri dışında bir şey olmadı. Buraya gel demişti, eğer o bensem, rüyasında bile beni korumaya çalışıyordu. Gülümserken uykusuzluktan başım ağrımaya başlamıştı bile. Bu gece o uyurken ben uyuyamıyordum. Saat sabahın beşiydi ve şuan uykusuzluğum ve açlığım beni bitirmeye başlamıştı bile. Uykusuzluğumu bu gidişle gideremeyecektim ama Robert uyurken hemen avlanıp gelebilirdim. Belki kan üzerimdeki gerginliği alıp beni uyutabilirdi.
Ormana girdiğimde kargalar uçuşurken gökyüzü hala aynıydı. Bu saatleri seviyordum, sessiz ve huzurlu.. Tabi huzurunu kaçırdığım kargalar dışında.
Ormanın derinlerine gidip karşı dağın eteklerine yakın bir yerde gözüme bir ceylan kestirdim. Üzgünüm minik ceylan, elimde olan bir şey degil.
Arkamdan bir esinti geçmese ne olduğunu anlayamazdım. Avım bile tehlikeyi farketmiş ve bana doğru bakmıştı. Hızla koşmaya çalışırken onu yakalayacaktım ama dikkatim yine dağıldı. Rüzgar değildi ama boğazım kan diye bağırırken arkamı dönememiştim.
- Sen o olmalısın ?
Yeter artık. Yine mi vampir. Bu dönem ne çok sevenim olmuştu böyle. Özellikle kırmızı gözlü..
Daha önce görmemiştim ama söylediklerini anlamlandırdığımda kesinlikle Alex'le bir bağlantısı olduğunu anladım. Beni bulmaya geleceklerdi, öyle söylemişti. Kalbim hızlanmaya başlamıştı bile. Korkudan degil, onu bırakıp gitme ihtimalinden.. Şuan uykusunda beni korumaya çalışan sonsuzlugumdan..
Sessizce onu incelerken hiç beklemediğim şekilde dostça gülümsedi.
- Görünmez olma yeteneğin doğru mu Lucy ?
Gülümsemeye devam ederken merakla bana bana bu sarışın adamın neden kendini, bana bu kadar sevimli davranmaya zorladığını merak ediyordum.
+ Sen kimsin ?
Gelip kolumu tutup dişleriyle gülerken bile samimi davranmaya çalışıyordu.
- Ben korkman gereken biri değilim, düşman değilim.
Gözlerimin tam içine bakarken gözleri bir anda tehlikeleşti. Ve beni ona bir şeyler bağladı. Ne derse yapmaya hazırdım.
- Şimdi bana söyleyeceksin, görünmez olabiliyor musun ?
+ Evet.
- Güzel, peki söyle bakalım şu ölümlü annenin sana yaptığı kara büyü ise yarıyor mu ?
+ Evet yarıyor.
- Mükemmel. Pekala son bir soru.. Alex sana benden bahsetti mi ?
+ Adınız ne bilmiyorum.
- Adım Stefan.
+ Sizden bana bahsedildi.
- Hmm....
Kendime geldiğimde ne oldugunu anlamaya çalışmak istercesine kafamı salladim. Transa geçmiş gibiydim. Stefan denen adam arkasını dönmüş gökyüzüne bakıyordu. Kafasını geri atmış gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampireRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.