Boğulur gibi nefes almaya çalışıp gözlerimi açtığımda karanlık odada hiç bir ses yoktu. Yanıma döndüğümde Robert'ın bana korku dolu bakışlarıyla karşılaştım. Telaşla yatakta doğrulup üzerime eğilip yüzümü ellerinin arasına almıştı. Ona bakarken gitmedi gitmedi diye beynim beni teselli ederken aslında her şeyin bir kabus olduğunu farkettim. Böyle bir şey olabilir miydi ? Bu kadar gerçek bu kadar kötü.. Hızla doğrulup Robert'a sarılırken her şeyin bir kabustan ibaret olduğunu kendime ispat etmek istercesine konustum.
+ Gi-gitmedin değil mi ? Bırakmadın beni ?
Robert saçlarımı okşayıp yanağını yanağıma dayamışken kokusunu içime çekmeye çalışıyordum ama boğazımda hala bir şey vardı. Hala tam nefes alamıyordum.
- Tabi ki gitmedim, bu imkansız.
Sesi hem üzgün hem de kızgındı. Bütün bunların sebebinin o oldugunu biliyorduk. Hala kabusun etkisini atlatamamıştım. Boğazım hala düğümken kendime sadece kabustu diyip duruyordum.
- Evet sadece bir kabustu. Ne gördün anlat bana.. O zavallı sana ne gösterdi?
Aklından 'onu öldüreceğim' cümlesi geçerken yastığa kendimi tekrar atıp onunda yanıma uzanmasını sağladım. Göğsüne yaslanıp dakikalarca bekledim. Aklımdaki görüntüleri görüyordu. Sırtımdaki kolu kasılırken geri çekilip yüzüne bakınca gözleri nefret doluydu. Içinden hakaretler ederken ben hala gerçekliğe dönüp nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.
Amy benim korkumu bulmuştu ve şimdi her uyumaya çalıştığımda beni bununla korkutacaktı. Böyle bir şeyi yaşamamak için hiç uyumamayı göze almıştım bile ama eğer uyumazsam sabahları insanları hedefim yapacak kadar sinirli oluyordum. Bir keresinde deneyimlemistim, neyse ki kimseye zarar gelmemişti.
Robert'a daha sıkı sarılıp kabusun etkisini tamamen silmeye çalıştım. O giderse ne yapardım ben.. Ona aşık olmuştum, varlığının her zerresiyle onu seviyordum.
Saçlarımı okşamaya başlayınca kafamı kaldırdım ve karanlıkta bana bakan gözleriyle karşılaştım. Parlayan gözleri benim için tek ışıktı. Bu karanlığın içinde boğulmamak icin tek ışık.
O kadar yorgundum ki sanki kabusu gerçekten yaşamıştım. Üzerimdeki ağırlık sanki günlerce uykusuz kalmışım gibiydi. Ama gözlerimi kapatmamakta kararlıydım, o acıyı çekmek gerçekten ölmekten beterdi.
- Şşh öyle bir şey olmayacak. Sen uyurken seni izleyeceğim ve kabus gördüğünü anlarsam hemen uyandırıp seni kollarımın arasına alacağım.
Dudaklarına uzanıp öperken, ona bana her şeyi unutturması için uzun bir zaman tanıdım. Beni sanki her şeyin geçtiğine ve hiç bir zaman gitmek istemeyecegine inandırır gibi öpmeye devam ediyordu.
Alnımı alnına yaslayıp yatakta o şekilde dururken gözlerimi kapatıp gülümsedim. O burdaydı.. yanımdaydı. Benimdi.
Aşağıdan bir gürültü kopunca şaşırmamıza zaman kalmadan saniyeler içinde kapıda olmuştuk. Bugünlük başka sorun istemiyordum ama sanırım yaşanacaktı.
Kapıda durup keskin gözlerimizle etrafı tararken karşıdaki ormanda ağacın kenarından bana bakan kırmızı gözlerle karşılaştım.
Robert'ın eline uzanıp tuttuğumda onu tanımıştı bile. Amy bize doğru yaklaşıp sırıtırken karanlıkta parlayan dişleriyle yürümeye devam etti. Insan avlamaması gerekiyordu ama gözleri bunu inkar ediyordu. Ona yakışır bir şekilde insanlari kendine av yapmıştı.
- Az önce mutlu gözüküyordunuz şimdi neden böyle.. tedirginsiniz ?
Gülerek söylediği kelimlerle karşımızda durmuş bana bakıyordu. Gözleri hem alaycı hemde kinle doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampireRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.