'Naber, hey sakar merhaba, yine mi sen, ne gerzek bir çocuk bu, naber parlak diş, o kol kası bir insana fazla değil mi, sen kimsin, merhaba lezbiyen değilim bakma bana, hey bir daha çarparsan..' Evett okula giriş yapmıştım ve kafamın içinde yine o kendi kendime konuşmalarım başlamıştı. Neden burdayım bir fikrim var tabiki. Çünkü hayatta kalan son yalnız vampir kırıntısıyım. Kırıntıyım çünkü bilmem kendimi öyle hissediyorum. Haa burda olmama gelince aksiyon olsun ne de olsa işsizin tekiyim.
Aynı sınıfı bir kez daha okursam başta integral olmak üzere bir şeylerin profesörü olacaktım. Üniversite 2.sınıftayım ve sınıfımdakiler benim albino ve hemofili hastası karışımı bir şey olduğumu düşünüyorlar. Bazen elimi kolumu silmeden sınıfa kan lekeleriyle girince bir yerlere çarptım ve kanadım diyorum. (Hemofili hastalığı) Onlarda suratıma aval aval bakıyorlar.
Tabiki en arka sıradayım çünkü sınıfın hareketleri hoşuma gidiyor yani izlemesi. Heyecanlılar hoca bir sey sorunca herkes geriliyor. Kanlarının akışı da beni geriyor tabi.
Bugün yine sırama oturduğumda yanıma dün gördüğüm ve bana insan zamanlarımı hatırlatan o çocuğu yanımda buldum. Sessizdi, bi insana göre çok sessiz. Kalem oynatıp duruyodu inek miydi acaba ? Neden en arkaya yanıma geldi ki o zaman. Bi de bazen bana bakıyordu ve ben ona sinsice bakış attığımda kalem oynatması duruyodu.
Yine aynısı oldu. Önüne dönünce gülümsedim. Korktu mu acaba ? Böyle durumlarda omzuna vurup hadi ama sakin ol diyesim geliyodu insanlara ama olmamaları gerekti. Tehlikeydim. Ha ayrica işe yaramayan kocaman bi çöplük.
- Neden bu kadar beyazsın ?
Ne ? Ben mi ? Önce sanane diyesim geldi ama yüzüne bakınca gözlerindeki istek bende cevaplama isteği uyandırdı.
+ Galiba fondötenimi değiştirmeliyim.
- Bütün vücuduna fondöten mi sürüyorsun?
+ Şakaydı.
- O zaman neden ?
Önüme döndüm ve sessizce bir yalan daha söyledim.
+ Albino gibi bi şey yani bilmem aileme sor dedim. Sanki ailem varmış gibi.
- Nerde oturuyorsun ?
+ Canın mı sıkıldı bugün çok konuşkansın.
- Aslında merak ettim, nedenini sorma bilmem merak ettim işte. Ilk kez senin gibi bi kız görüyorum.
+ Korktun mu diyip güldüm.
Ama o gülmedi ve yüzümden kol bileklerime kadar inceledi.- Damarların gözüküyo saydam gibisin bence doktora git ve vitamin falan al.
Içimden baya güldüm. Eminim gördüğü şeylerin içinde kan olmadığını bilse kanımdaki vitamine doktorun nerden bakacağını düşünürken o da gülerdi.
+ Tamam diyip kestim.
Biriyle ilk kez bu kadar konuşmuştum. Genelde gün içinde 3 cümleyi geçmezdi.
Göz ucuyla ona baktığımda hala bana bakıyordu. Bende ona döndüm ve inat edip 1 dk boyunca yüzüne baktım. Gözlerini benden çekmedi. Simsiyah gözleri vardı ve kuyu gibiydi. Nefes almazdım normalde ama şimdi boğulacak gibi oldum ve derin bi iç çektim. Sanırım en son vampire dönüştüğümde yanlışlıkla derin iç çekmiştim. Ne olduğunu anlamadan önüme döndüm. O da döndü ama artık kalemiyle oynamıyor bir şey çiziyordu.
Zil çaldığında dışarı çıkarken ne çizdiğini merak edip defterine baktım, 'vampir' yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
UpířiRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.