Amy'i en son ormanda görmüştük ikimizde. Karşımıza sonradan çıkmamıştı, Robert'a bir şeyler bildiğimi belli etmemeye çalışıyordum. Alex'in bahsettiği büyünün ise yarayıp yaramayacağını bilmiyordum. Hiç deneyimlememistim sonuçta. Hayatım son haftalar vampirlerle dolmuştu ama öncesinde ne başkalarının bana ne de benim kimseye zarar verme durumum yoktu.
Robert benden daha çok gergindi. Nerdeyse 3 gün olmuştu ve ben ona ormanı sormamıştım o da bir şey dememişti. Genelde bana dokunmaktan kaçıyordu çünkü aklının önüme bir resim gibi serileceğini biliyordu. Anlayış gösterip o düşünceliyken sadece yanında oturuyordum.
Yanımda otururken ona nasıl bu kadar hızlı aşık olduğumu düşünüyordum. Iyi ki gelip beni bulmuştu ve simdi yanımdaydı. Yüzünü seyredebilmek bile benim için zamanı en muazzam yapan şeylerden biriydi. Kafasını koltuğun arkasına yatırıp tavana bakarken bir anda başını yan çevirip bana gülümsedi ve dudaklarını araladı. Bugün diğer günlere göre yüzü daha fazla asıktı ve bir kez gülümsemesi bile günümü aydınlatmıştı. Ama gülümseyişi hemen soldu, aydınlıkta.
- Biliyor musun Lucy, geçmişimle ilgili bir şeyler hatırlıyorum. Biraz.. sıkıcı detaylar gerçi.
Benim gibi olduğunu düşünüyordum, ama o hatırlıyordu. Merakım vücudumu harekete geçirince doğruldum ve ellerimle oynamaya başladım.
+ Hadi anlat bana.
Ben gülümseyerek söylemiştim ama o gözlerini kapattı. Sanırım gülümsenecek bir durum yoktu ortada. Belki de hiç bir şey hatırlamamak, kötü şeyler hatırlamaktan iyiydi.
Uzanıp günler sonra elimi tutunca kalbim kendini belli etti.
Aklından geçen görüntülerle gozlerim kenarda duran masada takılı kaldı. Görüntüler gözümün önünden geçiyordu.
Bir kadın vardı ve bir adam bir elinde içki şişesi varken onu yere itiyordu. Kadın yere düşünce adam ayağını kaldırıp karnına hızla bastırınca kadın bağırmaya başlamıştı. Kaşlarım çatılırken başka bir görüntü geldi. Bu kez biri aynada kendisine bakıyordu, gözlerinin altı mosmordu tshirtunun üzerine dökülmüş beyaz tozlar vardı ve bu yüz sonsuza dek bakmak istediğim ama bu şekilde görmek istemediğim bir şekildeydi. Kaşlarım daha da çatılırken bir görüntü daha geldi. Az önce gördüğü kadın simdi onun yüzüne elini uzatmış birşeyler diyordu. Kadın güzeldi köyü kahve saçları vardı ve tahminen 40 küsür yaşlarındaydı. Gözleri güzelliğine gölge düşürecek şekilde acı içindeydi.
Sonrasındaysa bir uçurum kenarı ve aşağıdaki zeminin giderek yaklaşması..Bir anda elimi çekip Robert'a sarıldım. Insan hayatı kesinlikle iyi geçmemişti. Ama bundan sonrasının iyi geçmesi için hep onunla olacaktım. Onun ölmesi düşüncesine dahi dayanamazdım.
+ Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi ? Her şeyden herkesten çok.
Yüzünü görmek için geri çekildiğimde o da dönüp bana doğru oturdu. Gülümsedikten sonra sağ elimi ellerinin arasına aldı.
- Iyi ki varsın Lucy, eğer sen olmasaydın sonsuza dek insan hayatımdaki gibi anlamsız bir yaşantım olacaktı, üstelik bu kez yaşamıma son veremeyecektim bile.
Elimi yanağına uzatırken bu düşünce kalbimi tekrar delip geçti. Kim onu dönüştürdüyse iyi ki yapmıştı, onu bulup teşekkür bile edebilirdim.
+ Artık hep beraber olacağız Robert. Kimse bizi ayıramaz biliyorsun.
Aklına bir anda ormanla ilgili bir şey geldi ama sonra içinden birşeyler söylenmeye başladı. Şarkı gibiydi, daha önce duymamıştım.
+ Şarkı mı söylüyorsun?
- Senin taktik.
Sırıttıktan sonra aklımdaki soruları cevaplamaya başladı. Elimi yanağından çekip dinlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampirRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.