Uykuya bir türlü dalamamıştım. Buraya geldiğimden beri doğru düzgün bir kez bile uyuyamamıştım zaten. Ve yine uykusuz geçen bir gece sabahla buluşmuştu.
Robert'ı özlemek beni gittikçe daha çok delirtiyordu. Ona bir kere sarılma düşüncesi bile içimdeki depremde buruk bir ışık kaynağı oluyordu. Ama gelmeyecekti, gelemezdi..
Gözlerim daldığı köşeden ayrılınca siyah odadaki bembeyaz kenardaki fareyi farketti. Zavallı havyan ölmüştü. Odaklanınca nefes aldığını anlayıp yanına gittim. Kafası duvarın köşesine dönük öylece duruyordu.
Yaklaşmama kalmadan fare bir anda insana dönüştü. Robert karşımda canlanırken nerdeyse aklımı yitirecektim. Ağzım bir karış açık siyah mahzene benzeyen odamda, onun karşımda duruyor olması vücudumda oluşabilecek tüm şok evrelerini geçirmeye başlamıştı.
+ Robe-
Bir adım atmasıyla dudakları dudaklarıma değdi. Elleri yüzümü hapsetmişti. Kokusu ciğerlerime dolarken özlemiyle tüm hücrelerim alev aldı. Sanki yaşamım boyunca ihtiyacım olan herşey buradaydı.
Yüzü yüzümden ayrıldıktan sonra dahi kapalı gözlerimi halüsinasyon görmüş olma ihtimaline karşılık yavaşça açtım. Evet oradaydı, hala karşımdaydı. Gerçekti.
+ Nasıl, nasıl gire- ?
- Şşhh girdim bir şekilde. Unut şimdi bunları. Şimdi seni çıkarmamız lazım, hemde hemen.
Aklım bu düşünceyi hemen reddetti. Stefan Robert'ı görürse hiç acımadan.. Kafamı hızla hayır anlamında sallamaya başladım. Ona zarar gelemezdi. Burdan gitmeliydi. Hemen !
+ Git. Lütfen git. Hemen burdan çıkman gerek. Zarar göreceksin Robert, yalvarırım !
Robert avuçlarını yanaklarıma yerleştirip gözlerimin içine, işlemek istercesine gözlerini dikti.
- Seni almadan asla, yeterince dayandım. Haberi ancak alabildim. Artık güçlerin tamamen etkinmiş. Sana zarar veremezler değil mi Lucy ?
+ Anlamıyorsun sorun ben değilim. Yalvarırım git, yaşaman gerek Robert. Benim için, seviyorsan git.
Robert tam bir sey söyleyecekti ki, uzaktan yaklaşan adım seslerine dikkat kesildik. Bir anda adrenalin tüm vücudumu sardı.
Robert bana sahte bir gülüşle sorun olmadığını anlatmaya çalışıp küçülmeye ve giderek az önce gördüğüm beyaz fareye dönüşmeye başladı.
Kapı tam o anda açılınca hızla odanın köşesine kaçıp orda kalabildi. Farkedilmemesi için odama giren kişinin sırtı hep ona dönük olmalıydı.
- Günaydın güzel Lucy..
Stefan gözleri yine o iğrenç bakışla dolu bana doğru iyice yaklaştı. Kenara bakmamaya dikkat ediyordum. Yoksa onu fark edebilirdi. Aceleyle cevap verdim.
+ Sana da.
- Uykunu alabildin mi ?
Derin bir iç çekip konuşmayı hemen sonlandırmak için ne yapmam gerektiğini dusundum.
+ Aslında biraz hava almak istiyorum. Dışarıya bayadır çıkmadım..
Stefan'ın gülüşü bir anda kesildi ama sonra daha da genişce gülümseyip bana bir adım daha yaklaştı.
- Neden olmasın, birlikte Italyayı gezebiliriz. Eminim çok keyif alırız.
Ah hadi ama.. Keyif mi ? Seninle mi ?
+ O zaman hazırlanmak için bana müsade edebilir misin ?
Ses tonum sonlara doğru hafif titreyince önce yüzüme bir sey arar gibi baktı. Sanki analiz ediyor gibiydi. Hadi hadii.. çık odadan artık.
Arkasını dönüp kapıya ilerlerken sessizce derin bir nefes daha aldım. Kurtulmuştuk, en azından şuanlık.
Eli kapı kolunda kalınca kalbim hızlanmaya başladı. Kafasını yana çevirirse onu görecekti. Ve çevirdi. Fareye bakarkenki yüz ifadesi beni korkuttu. Hızla elini kapı kolundan çekip nefretle bana baktı. Ihanete uğramış yüzü tamamen aleyhimeydi.
- Bu fare..
Yavaşça ona dogru adım atıp ayağını havaya kaldırdı.
- Odanın pisliği için üzgünüm Lucy. Bu fare buraya girdiği icin ölümü haketti.
Anlamıştı, sert ses tonu imasıyla bütünleşince alnımdan bir ter damlası kaymaya başladı. Hızla öne atılıp kolunu tutunca sendeledi. Bana nefretle ışıldayan gözleiyle bakarken onu nasıl engelleyeceğimi bulmaya çalışıyordum.
+ Lütfen !
Stefan dişlerini göstererek genişce gülerken Robert kendine dönüşmeye başlamıştı bile.
- Onu bu kez affetmeyecegim Lucy. Bu kez ölmek zorunda.
Islık çaldığında kapıdan hangi hızla içeri girdiklerini görmediğim iki vampir Robert'ı kollarından tutmuştu bile. Robertsa bana özür diler gibi bakıyordu. Buna dayanamazdım. Onu daha yeni görmüşken ne kadar özlediğimi tüm hücrelerim hissetmişken...
Aklımdan Stefan'ı durdurmak için saniyeler içinde milyonlarca yalan, neden, varsayım geçmeye başladı. Ve bir tanesi ancak bunu başarabilirdi. Robert için, bunu yapmalıydım. Belki de benden nefret edecekti ama yaşamalıydı. Benim yüzümden ölemezdi, buna varlığım dayanmazdı.
Vampirler onu zorla diz çöktürünce Stefan kafasının yanlarına ellerini koydu. Boynunu kıracaktı. Bakışları o kadar keskindi ki.
Koluna dokununca bana baktığında nefreti biraz olsun yumuşadı. Elimi yüzüne koyup ifadesinin daha da yumuşamasını bekledim. Öyle de oldu. Şaşkınlıkla sersemledi. Yüzüme ezberlemek istercesine bakmaya başladı. Diğer elimide boynuna atıp ellerinin Robert'ın boynundan kayışına baktım. Bana döndüğünde onu yavaşça öptüm. Bana karşılık verirken elleri hemen belime dolandı ve beni hızla kendine çekti. Uzun zamandır bu anı bekliyor gibiydi. Saniyeler geçerken ondan tiksinmeme rağmen bunu yapmak zorundaydım. Nihayet kafamı geri çekmeme izin verdiğinde hafif parmak uçlarıma yükselip kulağına fısıldadım.
- Bırak gitsin.
Geri çekildiğinde bakışları dudaklarıma değince bir kez daha yaklaşıp öpeceğini biliyordum. Ufakca öpüp geri çekildiğinde kafasını usulca tamam anlamında salladı. Işe yaramıştı. Sanırım o iğrenç kalbinde bana fazla değer vermişti.
Robert yaşayacaktı, kurtulmuştu. Bense Robert'ın kapıdan çıkarken ki bakışıyla ölmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Kırıntısı
VampireRobert'ın gözlerinde kaybolurken mutluluktan ne yapacağını şaşırmış kalbimde, bende anlamıştık: Karşımda duran kişi bütün sayılmamış günleri devirip bana ilaç olmaya, beni iyileştirmeye gelmişti. Artık tek ilacım kan değildi.